elel ~ أَلَلٌ

Kamus-ı Muhit - ألل maddesi

اَلْأَلُّ [el-ell] (hemzenin fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Hareket ve ihtizâz ile tîz tîz yürümek yâhûd muztarib ve nâ-hemvâr yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ الرَّجُلُ فِي مَشْيِهِ يَؤُلُّ وَيَئِلُّ أَلًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا أَسْرَعَ وَاهْتَزَّ وَاضْطَرَبَ Ve bir nesne sâf ve berrâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ اللَّوْنُ إِذَا بَرَقَ وَصَفَا Ve yelip seğirtirken omuzların başlarında فَرِيصَةٌ [ferîṡat] dedikleri etler yukarı yukarı titreyip oynamak maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّتْ فَرَائِصُهُ إِذَا لَمَعَتْ فِي عَدْوٍ Ve harbe ile dürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ فُلَانًا إِذَا طَعَنَهُ Ve tard eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّهُ إِذَا طَرَدَهُ Ve sevbi seyrek seyrek dikmek maʹnâsınadır ki ilmek taʹbîr olunur; yukâlu: أَلَّ الثَّوْبَ إِذَا خَاطَهُ تَضْرِيبًا Ve bir kimseyi yâhûd bir nesneyi bir kimse üzere haml ve havâle kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّهُ عَلَيْهِ إِذَا حَمَلَهُ عَلَيْهِ ve tekûlu: مَا أَلَّكَ عَلَيَّ أَيْ مَا حَمَلَكَ Ve

أَلٌّ [ell] ve

أَلَلٌ [elel] (fethateynle) ve

أَلِيلٌ [elîl] Hasta yâhûd gam-nâk adam inleyip zârîlik eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ الْمَرِيضُ وَالْحَزِينُ أَلًّا وَأَلَلًا وَأَلِيلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَنَّ وَحَنَّ Ve bülend âvâz ile duʹâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ الرَّجُلُ إِذَا رَفَعَ صَوْتَهُ بِالدُّعَاءِ Ve musîbet hengâmında feryâd ve efgân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ الرَّجُلُ إِذَا صَرَخَ عِنْدَ الْمُصِيبَةِ Ve at kulaklarını kalem gibi dikmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ الْفَرَسُ إِذَا نَصَبَ أُذُنَيْهِ وَحَدَّدَهُمَا Ve şikârî kuş ava salmaktan imtinâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ الصَّقْرُ إِذَا أَبَى أَنْ يَصِيدَ Ve nâle ve zârîlikle duʹâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَّ الرَّجُلُ إِذَا جَأَرَ بِالدُّعَاءِ Ve أَلَّةٌ [ellet] lafzından cemʹ olur, ke-mâ se-yuzkeru.

Vankulu Lugatı - ألل maddesi

اَلْأَلَلُ [el-elel] (fethateynle) İnilti etmek, enîn etmek maʹnâsına. Ve

أَلَلٌ [elel] Meşkin suyu mütegayyir olmağa dahi derler; yukâlu: أَلِلَ السِّقَاءُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَغَيَّرَتْ رَائِحَتُهُ وَهَذَا أَحَدُ مَا جَاءَ بِإِظْهَارِ التَّضْعِيفِ Ve

أَلَلٌ [elel] Diş fâsid olmağa da derler; yukâlu: أَلِلَتْ أَسْنَانُهُ إِذَا فَسَدَتْ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı