el-iftiḋâḋ ~ اَلْإِفْتِضَاضُ

Kamus-ı Muhit - الإفتضاض maddesi

اَلْإِفْتِضَاضُ [el-iftiḋâḋ] Kızın bikrini izâle eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: إِفْتَضَّ الْجَارِيَةَ إِذَا افْتَرَعَهَا Ve suyu ceste ceste dökmek maʹnâsınadır; ʹalâ-kavlin yerden kaynayıp çıktığı anda sataşmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِفْتَضَّ الْمَاءَ إِذَا صَبَّهُ شَيْئًا بَعْدَ شَيْءٍ أَوْ أَصَابَهُ سَاعَةَ يَخْرُجُ Ve ʹiddet içre olan ʹavret tîb sürünmek ve gözüne sürme çekmek makûlesi efʹâlle ʹiddetini bozmak maʹnâsınadır, zîrâ müteveffâ ʹanha’z-zevc olan ve mebtûte olan hatunlar خِضَابٌ [ḣiḋâb] ile terk-i tîb ve hınnâ΄ ve hidâb eylemek müstahabdır. ʹAlâ-kavlin إِفْتِضَاضٌ [iftiḋâḋ] ʹâdet-i Câhiliyye üzere bedenine dâbbe ve koyun yâhûd kuş makûlesi hayvân sürtünmekle yâhûd hâssaten fercine bir kuş sürtmekle ʹiddetinden çıkmak maʹnâsınadır. Zevci fevt olan ʹavret eyyâm-ı Câhiliyye’de eski libâslar giyip kulübe tarzında bir me΄vâ içre bir sene müddet ʹuzlet eyledikten sonra ona bir kuş götürürler. O kuşu gereği gibi fercine sürtünüp baʹdehu atar. Çok geçmeden kuş helâk olur. Baʹdehu eline deve kığı verirler ve onu elinden atar. Bu cihetle ʹiddetinden çıkmış olur; yukâlu: إِفْتَضَّتِ الْمَرْأَةُ إِذَا كَسَرَتْ عِدَّتَهَا بِمَسِّ الطِّيبِ أَوْ بِغَيْرِهِ أَوْ دَلَكَتْ جَسَدَهَا بِدَابَّةٍ أَوْ طَيْرٍ لِيَكُونَ ذَلِكَ خُرُوجًا عَنِ الْعِدَّةِ أَوْ كَانَتْ مِنْ عَادَتِهِمْ أَنْ تَمْسَحَ قُبُلَهَا بِطَائِرٍ وَتَنْبِذَهُ فَلاَ يَكَادُ يَعِيشُ

Vankulu Lugatı - الإفتضاض maddesi

اَلْإِفْتِضَاضُ [el-iftiḋâḋ] (hemzenin ve tâ’nın kesriyle) Su çıktığı gibi erişmek; yukâlu: إِفْتَضَضْتُ الْمَاءَ إِذَا أَصَبْتَهُ سَاعَةَ يَخْرُجُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı