et-tedviyet ~ اَلتَّدْوِيَةُ

Kamus-ı Muhit - التدوية maddesi

اَلتَّدْوِيَةُ [et-tedviyet] (تَأْدِيَةٌ [te΄diyet] vezninde) Süt ve çorba makûlesinin yüzü دُوَايَةٌ [duvâyet] tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَوَّى اللَّبَنُ إِذَا رَكِبْتَهُ الدُّوَايَةُ Ve bir adama دُوَايَةٌ [duvâyet] vermek maʹnâsınadır; tekûlu: دَوَّيْتُهُ إِذَا أَعْطَيْتَهُ الدُّوَايَةَ Kezâlik suyun yüzünde دُوَايَةٌ [duvâyet] gibi yel savruntusu peydâ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَوَّى الْمَاءُ إِذَا عَلَاهُ مِمَّا تَسْفِيهِ الرِّيحُ Ve esrimiş deve kükreyip gürüldemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَوَّى الْفَحْلُ إِذَا سُمِعَ لِهَدِيرِهِ دَوِيٌّ

Vankulu Lugatı - التدوية maddesi

اَلتَّدْوِيَةُ [et-tedviyet] (ʹalâ-vezni اَلتَّرْبِيَة [et-terbiyet]) Bir nesnenin yüzü kaymaklanmak; yukâlu: دَوَّى اللَّبَنَ تَدْوِيَةً إِذَا رَكِبَتْهُ الدُّوَايَةُ Ve

تَدْوِيَةٌ [tedviyet] Erkek hayvân öterken âvâzının fışıltısı; yukâlu: دَوَّى الْفَحْلُ تَدْوِيَةً وَذَلِكَ إِذَا سَمِعْتَ لِهَدِيرِهِ دَوِيًّا Ve

تَدْوِيَةٌ [tedviyet] Kelbin deverân üzere seğirtmesine dahi derler; yukâlu: دَوَّى الْكَلْبُ فِي الْأَرْضِ كَمَا يُقَالُ دَوَّمَ الطَّائِرُ فِي السَّمَاءِ إِذَا دَارَ فِي طَيَرَانِهِ وَارْتِفَاعِهِ Ve demişlerdir ki تَدْوِيمٌ [tedvîm] yerde olan deverânda istiʹmâl olunmaz. تَدْوِيَةٌ [tedviyet] gökte olan deverânda istiʹmâl olunmadığı gibi. Ve baʹzılar eyitti: Bunlar ikisi dahi mutlakan cevelân maʹnâsında istiʹmâl olunur bu delîl ile ki دُوَّامَةُ الصِّبْيَانِ [duvvâmetu’ṡ-ṡibyân] تَدْوِيمٌ [tedvîm]den müştakktır, hâlâ ki دُوَّامَةٌ [duvvâmet]in hareketi yerdedir. Ve

دُوَّامَةٌ [duvvâmet] (dâl’ın zammı ve vâv’ın teşdîdiyle) Şol nesnedir ki oğlancıklar onu yerde döndürdüklerinde bir iki sâʹat döner.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı