اَلرِّقْبَةُ [er-riḵbet] (râ’nın kesriyle) ve
اَلرِّقْبَانُ [er-riḵbân] (حِرْمَانُ [ḩirmân] vezninde) ve
اَلرُّقُوبُ [er-ruḵûb] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلرَّقَابَةُ [er-raḵâbet] (كَرَامَةٌ [kerâmet] vezninde) ve
اَلرَّقُوبُ [er-raḵûb] (قَبُولٌ [ḵabûl] vezninde) ve
اَلرَّقَبَةُ [er-raḵabet] (fetehâtla) Gözetmek, intizâr maʹnâsınadır; yukâlu: رَقَبَهُ رِقْبَةً وَرِقْبَانًا وَرُقُوبًا وَرَقَابَةً وَرَقُوبًا وَرَقَبَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا انْتَظَرَهُ Ve bir nesneyi hıfz ve hirâset eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَقَبَهُ إِذَا حَرَسَهُ Ve bir kimsenin gerdanına ip yâ pâleheng takmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَقَبَ فُلاَنًا إِذَا جَعَلَ الْحَبْلَ فِي رَقَبَتِهِ
اَلرَّقُوبُ [er-reḵûb] (râ’nın fethi ve ḵâf’ın zammıyla) Şol ʹavrettir ki veledi durmaya. Recüle dahi رَقُوبٌ [reḵûb] derler, veledi durmadığı için. Ve
رَقُوبٌ [reḵûb] Şol ʹavrete derler ki zevcinin mevtine muntazır olur, mîrâsın yemek için. Ve
رَقُوبٌ [reḵûb] Şol deveye dahi derler ki müzâhame vaktinde havuza karîb olmaya. Bu hâlet devenin asâletine ve iyiliğine delâlet eder.
اَلرُّقُوبُ [er-ruḵûb] (râ’nın zammıyla) ve
اَلرِّقْبَةُ [er-riḵbet] ve
اَلرِّقْبَانُ [er-riḵbân] (bi’l-kesri fîhimâ ve sükûni’l-ḵâf) Gözetmek maʹnâsına; yukâlu: رَقَبْتُ الشَّيْءَ أَرْقُبُهُ رُقُوبًا وَرِقْبَةً وَرِقْبَانًا إِذَا رَصَدْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı