اَلسَّاهِي [es-sâhî] ve
اَلسَّهْوَانُ [es-sehvân] (سَكْرَانُ [sekrân] vezninde) İsm-i fâʹillerdir, sehv edici adama denir; sâniye eblagdır ki unutkan kimse demektir. Ve
سَهْوَانُ [Sehvân] ve
سِهْيٌ [Sihy] (sîn’in kesriyle ve zammıyla) ve
سُهَيٌّ [Suheyy] (سُمَيٌّ [sumeyy] vezninde) Birer mevziʹ adıdır.
اَلسَّهْوَانُ [es-sehvân] (sîn’in fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bi-maʹnâhu. Ve fi’l-meseli: “إِنَّ الْمُوَصَّيْنَ بَنُو سَهْوَانَ” Ve bu meselin maʹnâsı “Sen vasiyyete muhtâc değilsin, vasiyyete muhtâc olanlar gâfil olanlardır” demektir. Ve nüsah-ı Ṡiḩâḩ’ta mesel-i mezbûr سَهْوٌ [sehv]in ve سَهْوَانُ [sehvân]ın tefsîrinden mukaddem îrâd olunmuştur, hafî değildir ki te΄hîri ensebdir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı