eḋ-ḋaḩv ~ اَلضَّحْوُ

Kamus-ı Muhit - الضحو maddesi

اَلضَّحْوُ [eḋ-ḋaḩv] ve

اَلضَّحْوَةُ [eḋ-ḋaḩvet] (ḋâd’ların fethi ve ḩâ’ların sükûnuyla) ve

اَلضَّحِيَّةُ [eḋ-ḋaḩiyyet] (عَشِيَّةٌ [ʹaşiyyet] vezninde) İrtifâʹ-ı nehâr maʹnâsınadır. Baʹdehu hulûl ve zarfiyyet ʹalâkasıyla o vakte ıtlâk olundu ki genç kuşluk taʹbîr olunur, şemsin henüz ufuktan kalkıp yenice yayıldığı vakttir ki salât-ı işrâk hengâmıdır. Ondan sonra ضُحَى [ḋuḩâ] ıtlâk olunur ḋâd’ın zammı ve elifin kasrıyla ki kaba kuşluk taʹbîr olunur. Ve ondan sonra ضَحَاءٌ [ḋaḩâ΄] ıtlâk olunur ḋâd’ın fethi ve elifin meddiyle ki nısf-ı nehâra karîb vaktten ʹibârettir, ıstılâhımızda koca kuşluk taʹbîr olunur. Ve ضُحَى [ḋuḩâ] lafzı ki ḋâd’ın zammı ve elifin meddiyledir, mü΄ennes ve müzekker olur. Ve musaggarında ضُحَيٌّ [ḋuḩayy] denir hâ’sız; tekûlu: جِئْتُهُ ضَحْوًا وَضَحْوَةً وَضَحِيَّةً أَيِ ارْتِفَاعَ النَّهَارِ يَعْنِي وَقْتَهُ ve tekûlu: جِئْتُهُ ضُحَيَّ أَيْ فُوَيْقَ الضَّحْوِ ve tekûlu: جِئْتُهُ ضَحَاءً إِذَا كَرَبَ انْتِصَافُ النَّهَارِ

اَلضَّحْوُ [eḋ-ḋaḩv] (صَحْوٌ [ṡaḩv] vezninde) ve

اَلضُّحُوُّ [eḋ-ḋuḩuvv] (عُلُوٌّ [ʹuluvv] vezninde) ve

اَلضُّحِيُّ [eḋ-ḋuḩiyy] (عُتِيٌّ [ʹutiyy] vezninde) Güneşe çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: ضَحَا الرَّجُلُ يَضْحُو ضَحْوًا وَضُحُوًّا وَضَحِيًّا إِذَا بَرَزَ لِلشَّمْسِ Ve

ضَحْوٌ [ḋaḩv] (صَحْوٌ [ṡaḩv] vezninde) ve

ضُحِيٌّ [ḋuḩiyy] (عُتِيٌّ [ʹutiyy] vezninde) Bir nesneye güneş dokunmak ve güneş dokunur olmak maʹnâsınadır; yukâlu: ضَحَا الشَّيْءُ وَضَحِيَ ضَحْوًا وَضُحِيًّا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ إِذَا أَصَابَتْهُ الشَّمْسُ Ve

ضُحُوٌّ [ḋuḩuvv] (عُلُوٌّ [ʹuluvv] vezninde) Bir nesne belli ve âşikâre olmak maʹnâsınadır; yukâlu: ضَحَا الطَّرِيقُ ضُحُوًّا إِذَا بَدَا وَظَهَرَ Ve

ضُحُوُّ الظِّلِّ [ḋuḩuvvu’ż-żill] Mevtten kinâyedir, zîrâ adamın gölgesi şems oldukta mahv olur; yukâlu: ضَحَا ظِلُّهُ إِذَا مَاتَ

Vankulu Lugatı - الضحو maddesi

اَلضَّحْوُ [eḋ-ḋaḩv] (ḋâd’ın fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) Âşikâre olmak. Kâle’l-Aṡmaʹî: وَيُسْتَحَبُّ مِنَ الْفَرَسِ أَنْ يَضْحَى أَيْ يَظْهَرَ عِجَانُهُ Ve عِجَانٌ [ʹicân] kesr-i ʹayn-ı mühmele ile zeker ile dübürün mâ-beynidir. Ve kâle Ebû Zeyd ضَحَا الطَّرِيقُ يَضْحُو ضَحْوًا إِذَا بَدَا لَكَ وَظَهَرَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı