اَلْفَصْعُ [el-faṡʹ] (fâ’nın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Tâze hurmâyı şırası çıkmak için sıkmak, ʹalâ-kavlin kabuğundan çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَصَعَ الرُّطَبَةَ فَصْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا عَصَرَهَا أَوْ أَخْرَجَهَا مِنْ قِشْرِهَا Ve yumuşamakla içinde olan nesneden açılıp ayrılmak için bir şey΄i parmakla ovuşturmak maʹnâsınadır, çekirdekli meyve ovuşturmak gibi; yukâlu: فَصَعَ الشَّيْءَ إِذَا دَلَكَهُ بِإِصْبَعِهِ لِيَلِينَ فَيَنْفَتِحَ عَمَّا فِيهِ Ve bir kimseye ʹatiyye vermek maʹnâsınadır; tekûlu: فَصَعَ لِي بِكَذَا أَيْ أَعْطَانِيهِ Ve çocuk çükünün başını derisinden sıyırıp açmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَصَعَ الصَّبِيُّ إِذَا كَشَرَ قُلْفَتَهُ عَنْ كَمَرَتِهِ Ve dişi hayvân fercinin içini bir kerre açıp bir kerre yumup kapamak maʹnâsınadır ki tebevvül ve sifâd ʹakiblerinde ederler; yukâlu: فَصَعَتِ الدَّابَّةُ إِذَا أَبْدَتْ حَيَاهَا مَرَّةً وَأَخْفَتْهُ أُخْرَى Ve dülbendini başından açıp gidermek maʹnâsınadır; yukâlu: فَصَعَ عِمَامَتَهُ إِذَا حَسَرَهَا عَنْ رَأْسِهِ Ve bir adama mâl vermek maʹnâsınadır; yukâlu: فَصَعَ لَهُ بِمَالٍ إِذَا أَعْطَاهُ Zâhiren bu tekrârdır.
اَلْفَصْعُ [el-faṡʹ] (fâ’nın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Tâze hurmâyı sıkmaktır, kabı soyulsun diye. Ve
فَصْعٌ [faṡʹ] Oğlan zekeri başından derisin sıyırmağa dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı