el-faṡîd ~ اَلْفَصِيدُ

Kamus-ı Muhit - الفصيد maddesi

اَلْمَفْصُودُ [el-mefṡûd] ve

اَلْفَصِيدُ [el-faṡîd] Fasd olunan adama ve damara denir; yukâlu: رَجُلٌ وَعِرْقٌ مَفْصُودٌ وَفَصِيدٌ Ve

فَصِيدٌ [faṡîd] O damardan çıkan kana denir ki Aʹrâb tâ΄ifesi deveyi فَصْدٌ [faṡd] ve kanını bağırsak içre hıfz edip kıtlık zamânında pişirip mihmânı onunla itʹâm ederler ve minhu’l-meselu: “لَمْ يُحْرَمْ مَنْ فُصْدَ لَهُ” Ve tahfîf için ṡâd’ı iskân ederler.

Vankulu Lugatı - الفصيد maddesi

اَلْفَصِيدُ [el-feṡîd] (fâ’nın fethi ve ṡâd’ın kesriyle) Şol kandır ki bir damardan kan aldıklarında bir bağırsak içinde hıfz edip kıtlık zamânlarında pişirip mihmâna yedirirlerdi. Ve fi’l-meseli: “لَمْ يُحْرَمْ مَنْ فُصِدَ لَهُ” Yaʹnî “Mahrûm kalmaz şol kimse ki onun devesi fasd oluna.” Ve gâh olur ki فُصِدَ [fuṡide]nin ṡâd’ı iskân olunur, tahfîfen pes zâ’ya kalb olunur, فُزْدَ لَهُ derler. Her ṡâd ki dâl’dan evvel vâkiʹ ola, eger müteharrik olursa ona zâ râyihası işmâm olunmak câ΄iz olur ve eger iskân olunursa zâ-yı mahza kalb olunmak câ΄iz olur. Ve baʹzılar مَنْ قُصِدَ لَهُ istiʹmâl ettiler ḵâf’la, مَنْ أُعْطِي لَهُ شَيْءٌ قَلِيلٌ maʹnâsına, قَصْدٌ [ḵaṡd]dan me΄hûz olmakla velâkin kelâm-ı ʹArabda istiʹmâl-i şâyiʹ fâ΄ iledir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı