اَللَّآى [el-le΄â] (لَعَى [leʹâ] vezninde) ve
اَللَّأْوَاءُ [el-le΄vâ΄] (صَحْرَاءُ [ṡaḩrâ΄] vezninde) Bunlar da şiddet ve mihnet maʹnâsınadır; yukâlu: تَرَكْتُهُ فِي لَأْيٍ وَلَأًى وَلَأْوَاءَ أَيْ فِي شِدَّةٍ Ve
لَآى [le΄â] لَعَى [leʹâ] vezninde) Yaban öküzüne denir yâhûd ehlî olan sığıra denir; cemʹi أَلْآءٌ [el΄â΄] gelir, أَلْعَاعٌ [elʹâʹ] vezninde ve mü΄ennesinde لَئَاةٌ [leʹât] denir; yukâlu: عِنْدَهُ لَأًى أَيِ الثَّوْرُ الْوَحْشِيُّ أَوِ الْبَقَرَةُ Ve
لَآى [le΄â] (لَعَى [leʹâ] vezninde) Kalkana denir, تُرْسٌ [turs] maʹnâsına. Ve Medîne’de bir mevziʹ adıdır. Ve orada bir başka mevziʹin dahi adıdır. Ve bir recül adıdır; musaggarında لُؤَيٌّ [Lu΄eyy] denir. Ve minhu: Lu΄eyy b. Ġâlib b. Fihr.
اَللَّأْوَاءُ [el-le΄vâ΄] (lâm’ın fethi ve hemzenin sükûnu ve elifin meddiyle) Şiddet ve mihnet. Ve fi’l-hadîsi: “مَنْ كَانَ لَهُ ثَلَاثُ بَنَاتٍ فَصَبَرَ عَلَى لَأْوَائِهِنَّ كُنَّ لَهُ حِجَابًا مِنَ النَّارِ”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı