el-keyd ~ اَلْكَيْدُ

Kamus-ı Muhit - الكيد maddesi

اَلْكَيْدُ [el-keyd] (kâf’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْمَكِيدَةُ [el-mekîdet] (مَعِيشَةٌ [maʹîşet] vezninde) Bir adama mekr ve habâset eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَادَهُ يَكِيدُهُ كَيْدًا إِذَا مَكَرَهُ Ve hîle eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَادَ لَهُ إِذَا احْتَالَ لَهُ Ve harb ve kıtâl maʹnâsınadır, ihtiyâli müştemil olduğu için; yukâlu: كَادَهُ إِذَا حَارَبَهُ Ve çakmak âteş çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَادَ الزَّنْدُ إِذَا أَخْرَجَ النَّارَ Ve kusmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَادَ الرَّجُلُ إِذَا قَاءَ Ve karga çabalayarak ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَادَ الْغُرَابُ إِذَا اجْتَهَدَ فِي الصِّيَاحِ Ve cân vermek maʹnâsınadır ki vâvî dahi bu maʹnâyadır; yukâlu: كَادَ بِنَفْسِهِ إِذَا جَادَ بِهَا Ve hatun hayz görmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَادَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا حَاضَتْ Ve vâvî olan كَوْدٌ [kevd] maʹnâsınadır ki fiʹl-i mukârebe olur; yukâlu: كَادَ يَفْعَلُ كَذَا إِذَا قَارَبَ وَهَمَّ ve yukâlu: كِيدَ يَفْعَلُ كَمَا ذُكِرَ فِي اْلوَاوِيَّةِ ve tekûlu: لاَ كِيدًا ولاَ هَمًّا أَيْ لاَ أَكَادُ وَلاَ أَهُمُّ Ke-mâ zukire.

Vankulu Lugatı - الكيد maddesi

اَلْكَيْدُ [el-keyd] (kâf’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Mekr etmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَادَهُ يَكِيدُهُ كَيْدًا Ve

اَلْمَكِيدَةُ [el-mekîdet] (mîm’in fethi ve kâf’ın kesriyle) Kezâlik mekr etmek maʹnâsınadır. Ve

اَلْمُكَايَدَةُ [el-mukâyedet] (mîm’in zammı ve yâ’nın fethiyle) Bi-maʹnâhâ eyzan. Ve gâh olur ki harbe كَيْدٌ [keyd] derler; yukâlu: غَزَا فُلَانٌ فَلَمْ يَلْقَ كَيْدًا Yaʹnî “Harbe erişmedi.” Ve

مُكَايَدَةٌ [mukâyedet] Muʹâlece maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: هُوَ يَكِيدُ بِنَفْسِهِ أَيْ يَجُودُ بِهَا Yaʹnî “Nefsini bezl eder.” Ve gurâbın çağırmakta cidd ve cehd etmesine dahi كَيْدٌ [keyd] derler. Ve kusmağa ve ʹavret hayz görmeğe dahi كَيْدٌ [keyd] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı