el-kehl ~ اَلْكَهْلُ

Kamus-ı Muhit - الكهل maddesi

اَلْكَهْلُ [el-kehl] (أَهْلٌ [ehl] vezninde) Şol kimseye denir ki sakalına kır sepip vücûd ve evzâʹında kemâl ve temkîn-i şeyhûhat emâresi zuhûr eylemiş ola, ʹalâ-kavlin otuz yâhûd otuz dört yaşından elli bir yaşına varınca كَهْلٌ [kehl] denir; cemʹi كَهْلُونَ [kehlûn] gelir ve كُهُولٌ [kuhûl] gelir kâf’ın zammıyla ve كِهَالٌ [kihâl] gelir kâf’ın kesriyle ve كُهْلَانٌ [kuhlân] gelir kâf’ın zammıyla ve كُهَّلٌ [kuhhel] gelir, رُكَّعٌ [rukkaʹ] vezninde; mü΄ennesi كَهْلَةٌ [kehlet]tir; cemʹi كَهْلَاتٌ [kehlât]tır kâf’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla ve fetehâtla câ΄izdir. Ve ʹinde’l-baʹz كَهْلَةٌ [kehlet] taʹbîri câ΄iz değildir, illâ شَهْلَةٌ [şehlet] lafzına izdivâcla bi’l-müşâkele îrâd olunur; yukâlu: هُوَ كَهْلٌ وَهِيَ كَهْلَةٌ إِذَا وَخَطَهُ الشَّيْبُ وَرَأَيْتَ لَهُ بَجَالَةً أَوْ هُوَ مَنْ جَاوَزَ الثَّلَاثِينَ أَوْ أَرْبَعًا وَثَلَاثِينَ إِلَى إِحْدَى وَخَمْسِينَ أَوْ لَا يُقَالُ إِمْرَأَةٌ كَهْلَةٌ إِلَّا مُزْدَوِجًا بِشَهْلَةٍ فَيُقَالُ إِمْرَأَةٌ شَهْلَةٌ كَهْلَةٌ Ve

كَهْلٌ [kehl] Uzanıp kadr ve kemâlini bulmuş nebâta ıtlâk olunur; yukâlu: نَبْتٌ كَهْلٌ أَيْ مُتَنَاهٍ Ve tekûlu’l-ʹArab طَارَ لَهُ طَائِرٌ كَهْلٌ أَيْ لَهُ جَدٌّ وَحَظٌّ فِي الدُّنْيَا Yaʹnî dünyâ cihetinde baht ve nasîb-i vâfir sâhibi olsa. Ve bu baht ve ikbâlin kemâl ve vüfûrundan kinâyedir.

Vankulu Lugatı - الكهل maddesi

اَلْكَهْلُ [el-kehl] (kâf’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Ricâlden şol kimsedir ki otuz yaşından tecâvüz eyleyip câ-be-câ kar sepmeğe başlamış ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı