el-Muʹtezilet ~ اَلْمُعْتَزِلَةُ

Kamus-ı Muhit - المعتزلة maddesi

اَلْمُعْتَزِلَةُ [el-Muʹtezilet] Ḵaderiyye’den bir fırkadır, yaʹnî kaderi inkâr edenlerden bir fırkadır ki usûl-i firak-ı dâlleden olan yedi fırkanın birisidir. Zuʹmlerince ʹindlerinde fi΄e-i dâlle ʹadd olunan ehl-i sünnetten ve Ḣavâric tâ΄ifesinden iʹtizâl ettiklerinden nâşî kendi gürûhlarına مُعْتَزِلَةٌ [muʹtezilet] ıtlâk eylediler. Baʹzılar dedi ki lakab-ı mezbûru onlara Ḩasan-ı Baṡrî ʹaleyhi’r-rahme telkîb eyledi. Vechi budur ki Vâṡil b. ʹAṯâ΄ nâm kimse ki Ḩasan-ı Baṡrî’nin ashâbından ve telâmizesinden idi, bir gün câmiʹde ders meclisine hâricden bir adam gelip dedi ki “Ey muktedâ-yı dîn, hâlen zamânımızda bir gürûh peydâ oldu ki ehl-i kebîreyi ikfâr ederler ve bir tâ΄ife de küfr ile tâʹat nefʹ vermediği gibi îmân ile maʹsiyet dahi zarar vermez derler. Pes bunda bize ne gûne iʹtikâd eylemek lâzımdır?” Ḩasan-ı Baṡrî cevâb vermezden mukaddem mezbûr Vâṡil cevâba mütesaddî olup “Ben kebîre sâhibi mutlak mü΄mindir ve mutlak kâfirdir demem, belki o küfr ile îmân beyninde bir menziledir, ne mü΄mindir ve ne kâfirdir!” derim dedi. Baʹdehu meclisten kalkıp mescidin sütûnlarından bir sütûn pâyânına iʹtizâl ve kelâm-ı merkûmu Ḩasan-ı Baṡrî ashâbından bir cemâʹate takrîr eylemeğe ibtidâr eyledikte, Ḩasan hazretleri “قَدِ اعْتَزَلَ عَنَّا وَاصِلٌ” demekle min-baʹd o fırkaya مُعْتَزِلَةٌ [muʹtezilet] ıtlâk olundu. Ve efʹâl-i ʹibâdı kendi kudretlerine isnâd edip kaderi inkâr eyledikleri için Ḵaderiyye ile de mülakkab oldular.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı