اَلنَّاحِزُ [en-nâḩiz] ve
اَلنَّحِيزُ [en-neḩîz] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَلنَّحِزُ [en-neḩiz] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْمَنْحُوزُ [el-menḩûz] نُحَازٌ [nuḩâz] ʹilletine uğramış deveye denir; yukâlu: بَعِيرٌ نَاحِزٌ وَنَحِيزٌ وَنَحِزٌ وَمَنْحُوزٌ إِذَا صَارَ بِهِ نُحَازٌ وَهُوَ دَاءٌ لِلْإِبِلِ فِي رِئَتِهَا تَسْعُلُ بِهِ شَدِيدًا Ve
نُحَازٌ [nuḩâz] ve
نِحَازٌ [niḩâz] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Asl ve bünyâd maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ كَرِيمُ النِّحَازِ أَيِ الْأَصْلِ
اَلنَّحْزُ [en-naḩz] (nûn’un fethi ve ḩâ-yı mühmelenin sükûnuyla) Öte kakmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَحَزَهُ نَحْزًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا دَفَعَهُ Ve bir nesne ile dürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَحَزَهُ إِذَا نَخَسَهُ Ve biber makûlesi nesneyi havanda dövmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَحَزَ الْفُلْفُلَ إِذَا دَقَّهُ بِالْمِنْحَازِ
اَلنَّحْزُ [en-naḩz] İtmek ve dürtmek; tekûlu: نَحَزْتُهُ بِرِجْلِي إِذَا رَكَلْتَهُ Ve رَكْلٌ [rekl] Ayakla dürtmek ve tepmek maʹnâsınadır. Ve
نَحْزٌ [naḩz] Bir nesneyi havan ile döğmektir. Ve
نَحْزٌ [naḩz] Göğüse muşt vurmağa da derler, Ebû Zeyd rivâyeti üzere; yukâlu: نَحَزَهُ فِي صَدْرِهِ مِثْلُ نَهَذَهُ إِذَا ضَرَبَهُ بِالْجُمْعِ Ve جُمْعٌ [cumʹ] cîm’in zammıyla parmakları cemʹ edip vurmaktır, muşt gibi ve yumruk gibi; ve yukâlu: اَلرَّاكِبُ يَنْحَزُ بِصَدْرِهِ وَاسِطَةَ الرَّجُلِ أَيْ يَدُقُّ Ve وَاسِطَةٌ [vâsiṯat] pâlânın ön kaşına derler, rükûba vesîle olduğu için وَاسِطَةٌ [vâsiṯat] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı