en-naḩl ~ اَلنَّحْلُ

Kamus-ı Muhit - النحل maddesi

اَلنَّحْلُ [en-naḩl] (nûn’un fethi ve ḩâ-yı mühmelenin sükûnuyla) Bal arısına denir, müzekker ve mü΄ennesine ıtlâk olunur; üdebâ-i ʹulemâdan Ebu’l-Velîd en-Naḩlî ona mensûbdur ki onunla ticâret eder idi; müfredi نَحْلَةٌ [naḩlet]tir, تَمْرٌ [temr] ve تَمْرَةٌ [temret] gibi. Ve

نَحْلٌ [naḩl] Masdar olur, bilâ-ʹivaz bir adama nesne bahş eylemek, ʹalâ-kavlin ʹumûm üzere vermek maʹnâsınadır ki envâʹ-ı ʹatâya şâmildir. Mü΄ellif burada misâl getirmeyip ve aşağıda وَبِالضَّمِّ مَصْدَرٌ kavli bunun ism olmasını işʹâr eder. Ve iʹtâ olunan nesneye ıtlâk olunur, مَنْحُولٌ [menḩûl] maʹnâsına; yukâlu: هُوَ نَحْلٌ مِنِّي أَيْ عَطِيَّةٌ Ve نَاحِلٌ [nâḩil] maʹnâsına müstaʹmeldir ki lâgar ve nahîf adama denir; yukâlu: رَجُلٌ نَحْلٌ أَيْ نَاحِلٌ Ve bir karye ismidir, muhaddisînden Menîḩ b. Seyf en-Naḩlî oradandır. Ve

نَحْلٌ [naḩl] Yeni aylara ıtlâk olunur, أَهِلَّةٌ [ehillet] maʹnâsına, neḩâfetinden nâşî ıtlâk olunur. Ve bu ism-i cemʹdir. Ve

نَحْلٌ [naḩl] Bir kimseye bir âherin söylediği sözü ʹazv ve isnâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَحَلَهُ الْقَوْلَ نَحْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا نَسَبَهُ إِلَيْهِ يَعْنِي قَوْلًا قَالَهُ غَيْرُهُ Ve bir adama sövmek maʹnâsınadır ki lisânımızda bundan veriştirmek ile taʹbîr olunur; yukâlu: نَحَلَ فُلَانًا إِذَا سَابَّهُ

اَلنُّحْلُ [en-nuḩl] (nûn’un zammıyla) Masdardır, bir adama ʹatiyye vermek maʹnâsınadır; yukâlu: نَحَلَهُ نُحْلًا إِذَا أَعْطَاهُ Şârih der ki bu maʹnâda fethle müstaʹmel değildir, ânifen mü΄ellifin fethle zikr eylediği budur, sebk-ı kalem vâkiʹ olmuştur, lâkin onun ism-i masdar olmak ihtimâl-ı gâlibi işʹâr olundu. İntehâ. Ve

نُحْلٌ [nuḩl] Hatuna mehr vermek maʹnâsınadır; yukâlu: نَحَلَهَا إِذَا أَعْطَاهَا الْمَهْرَ Ve نُحْلَانٌ [nuḩlân] maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru.

Vankulu Lugatı - النحل maddesi

اَلنَّحْلُ [en-naḩl] (nûn’un fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) Bal arısı. Müzekkere ve mü΄ennese ıtlâk olunması câ΄izdir, meger ki نَحْلٌ يَعْسُوبٌ ve نَحْلٌ نَاحِلٌ diyeler ki bu hînde müzekkere mahsûs olur. Ve يَعْسُوبٌ [yaʹsûb] arı beğine ıtlâk olunduğu gibi erkek arıya dahi derler.

اَلنُّحْلُ [en-nuḩl] (nûn’un zammı ve ḩâ’nın sükûnuyla) Masdardır, bahşîş vermek maʹnâsına; tekûlu: نَحَلْتُهُ مِنَ الْعَطِيَّةِ أَنْحَلُهُ نُحْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve

نُحْلٌ [nuḩl] ʹAvrete mehrin safâ-yı hâtır ile vermeğe dahi derler, daʹvâ ve taleb etmeksizin; tekûlu: نَحَلْتُ الْمَرْأَةَ عَنْ طِيبِ نَفْسٍ مِنْ غَيْرِ مُطَالَبَةٍ أَنْحَلُهَا Ve baʹzılar eyitti: نُحْلٌ [nuḩl] ʹavrete mehrini bilâ-ʹıvaz vermektir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı