el-hindebâ ~ اَلْهِنْدَبَا

Kamus-ı Muhit - الهندبا maddesi

اَلْهِنْدَبَا [el-hindebâ] (hâ’ların kesri ve dâl’ların fethi ve baʹzen dâl meksûr olur ve elifin kasrıyla ve meddiyle) Sebze-i maʹrûf ismidir. Müfredi هِنْدَبَاةٌ [hindebât]tır hâ’yla. Bu nebâtın tabîʹatı muʹtedildir. Ve tenâvülü miʹdeye ve ciğere ve طِحَالٌ [ṯiḩâl]a nâfiʹ ve kökünü ضِمَادٌ [ḋimâd] ʹakreb soktuğuna bâhirü’l-menâfiʹdir. Ve nebât-ı mezbûrun tâbihi gâsiline nisbet hatâ cihetinden ekserdir, yaʹnî onun matbûhu menkûʹuna nisbet hatâ cihetinden ekser ve keyfiyyet ve kemmiyyet ve teʹâtî ve istiʹmâlinde hey΄etini idrâk eylemeyenlere zararı nefʹinden evferdir. Mü΄ellif bununla işbu hadîse işâret eylemiştir: Kâle fi’l-Aḩkâmi’n-Nebeviyyefi’s-Ṡinâʹati’t-Ṯibbiyye ve fi’l-hadîsi: “كُلُوا الْهِنْدَبَاءَ وَلاَ تَنْفُضُوهُ فَإِنَّهُ لَيْسَ يَوْمٌ مِنَ اْلأَيَّامِ إِلاَّ وَقَطَرَاتٌ مِنَ الْجَنَّةِ يَقْطُرْنَ عَلَيْهِ” وَكَذَا رَوَى جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ الْحُسَيْنِ بْنِ عَلِىٍّ سَمِعْتُ النَّبِيَّ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ يَقُولُ “مَا مِنْ وَرَقَةٍ مِنْ وَرَقِ الْهِنْدَبَاءِ إِلاَّ وَعَلَيْهَا قَطْرَةٌ مِنَ الْجَنَّةِ” Pes işbu hadîslerden ve mü΄ellifin kelâmından müstanbet oldu ki hindebâyı gasl ve nafd eylediklerinde mûdaʹ olan hâssa zâ΄il olur; tabh olunursa eseri bile bâkî olmaz. Bu cihetle gâsili tâbihinden ezyed muhtî olur. Hattâ İbn Sînâ dedi ki su ile hindebâyı gasl yâhûd nafd eyledikte kuvvet-i nâfiʹasının küllü yâhûd ekseri müfârakat eder. Ve kaldı ki baʹzı ümmehâtta هِنْدَبَاءُ [hindebâ΄] mâddesini هَدْبٌ [hedb] zeylinde resm eylediler, mü΄ellif burada zikr eyledi. Zâhiren nûn’unun ziyâde ve asâleti muhtelefün-fîh olduğuna mebnîdir. Ve baʹzılar, Rûmî yâhûd Süryânî olmasına zâhib oldular. Ve bu nebâta Fârisîde kâsnî ve Türkîde acı marul ve güneyik derler.

Vankulu Lugatı - الهندبا maddesi

اَلْهِنْدَبُ [el-hindeb] ve

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı