tell ~ تَلٌّ

Kamus-ı Muhit - تل maddesi

اَلتَّلُّ [et-tell] (tâ’nın fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Bir adamı yere yıkmak maʹnâsınadır, ʹalâ-kavlin boynun bir tarafı ve bir yanağı yere gelmek vech üzere yıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَّ فُلَانًا تَلًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا صَرَعَهُ أَوْ أَلْقَاهُ عَلَى عُنُقِهِ وَخَدِّهِ Ve bir kimse hakkında muhill-i nâmûs olacak harf-endâzlık eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَلَّ فُلَانًا بِتِلَّةِ سَوْءٍ إِذَا رَمَاهُ بِأَمْرٍ قَبِيحٍ Ve bir nesneyi bir adamın eline huşûnetlice vermek yâhûd eline bırakıvermek maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَّ الشَّيْءَ بِيَدِهِ إِذَا دَفَعَهُ إِلَيْهِ أَوْ أَلْقَاهُ Ve tazarruʹ ve niyâz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَّ الرَّجُلُ إِلَيْهِ تَلًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا تَضَرَّعَ Ve düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَّ الشَّيْءُ إِذَا سَقَطَ Ve dökmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَّ الْمَاءَ إِذَا صَبَّهُ Ve gövde terlemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَلَّ جَبِينُهُ إِذَا رَشَحَ بِالْعَرَقِ Ve kuyuya ip sarkıtmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَّ الْحَبْلَ فِي الْبِئْرِ إِذَا أَرْخَاهُ فِيهَا Ve

تَلٌّ [tell] Topraktan tepeye denir ki höyük taʹbîr olunur. Ve kum kümesine denir. Ve küçük dağ tarzında yüksek tepeye denir, رَابِيَةٌ [râbiyet] maʹnâsına; cemʹi تِلَالٌ [tilâl] gelir, جِبَالٌ [cibâl] gibi. Ve yastığa ıtlâk olunur, وِسَادَةٌ [visâdet] maʹnâsınadır; bunun cemʹi şâzz olarak أَتْلَالٌ [etlâl]dir. ʹAlâ-kavlin تَلٌّ [tell] bir türlü kumaşa denir. Ve

تَلٌّ [Tell] Aʹlâmdandır: ʹÖmer b. Muḩammed b. et-Tell el-Kûfî muhaddistir.

Vankulu Lugatı - تل maddesi

اَلتِّلَالُ [et-tilâl] (tâ’nın kesriyle) Cemʹi. Ve

تَلٌّ [tell] Bırakmağa dahi derler; yukâlu: تَلَّهُ لِلْجَبِينِ إِذَا صَرَعَهُ كَمَا تَقُولُ كَبَّهُ لِوَجْهِهِ ki “Yüzü üzere bıraktı” demek olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı