cezmu’l-umûr ~ جَزْمُ الْأُمُورِ

Kamus-ı Muhit - جزم الأمور maddesi

اَلْجَزْمُ [el-cezm] (عَزْمٌ [ʹazm] vezninde) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَهُ جَزْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve şurût ve istisnâsız ḩatm ve katʹî vech üzere yemîn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ الْيَمِينَ إِذَا أَمْضَاهَا Ve bir işi aslâ ilişik kalmamak üzere kesip biçmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ الْأَمْرَ إِذَا قَطَعَهُ قَطْعًا لَا عَوْدَةَ فِيهِ Ve nahviyyûn ʹindinde جَزْمٌ [cezm] kelimenin âhirinde olan harfin harekesini iskân eylemekten ʹibârettir ki harekesini katʹ eder; لَمْ يَنْصُرْ kelimesi gibi; yukâlu: جَزَمَ الْحَرْفَ إِذَا أَسْكَنَهُ Ve bir nesneden korkup ʹâciz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ عَنْهُ إِذَا جَبُنَ وَعَجَزَ Ve bir husûsta aslâ tınmayıp hamûş ve epsem olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ عَلَيْهِ إِذَا سَكَتَ ve Ḵur΄ân-ı kerîm’de hurûfu yerli yerine vazʹ edip mahreclerinden ihrâcla dânedâr olarak fesâhat ve beyân ve te΄ennî ve sükûnet vechiyle okumak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ الْقِرَاءَةَ إِذَا وَضَعَ الْحُرُوفَ مَوَاضِعَهَا فِي بَيَانٍ وَمَهَلٍ Ve kırbayı doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ السِّقَاءَ إِذَا مَلَأَهُ Ve hurmâ ağacının üzerinde olan meyveyi tahmîn ve takdîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ النَّخْلَ إِذَا خَرَصَهُ Ve defʹ-i tabîʹî ederken fazlanın yarısını çıkarıp yarısını kesekomak maʹnâsınadır; ve ʹalâ-kavlin neces atmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ بِسِلْحِهِ إِذَا أَخْرَجَ بَعْضَهُ وَبَقِيَ بَعْضُهُ أَوْ خَذَفَهُ Ve tulum gibi içerisi dolmak derecesinde ekl eylemek, ʹalâ-kavlin yirmi dört sâʹatte bir öğün taʹâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ الرَّجُلُ إِذَا أَكَلَ أَكْلَةً تَمْلَأُ عَنْهَا أَوْ أَكَلَ فِي كُلِّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ أَكْلَةً Ve bir nesneyi bir kimse üzere îcâb ve ilzâm kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَ عَلَى فُلَانٍ كَذَا وَكَذَا إِذَا أَوْجَبَهُ Ve deve suya kanmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَمَتِ الْإِبِلُ إِذَا رَوِيَتْ مِنَ الْمَاءِ Ve ʹinde’l-küttâb جَزْمٌ [cezm] tesviye-i hurûf u kelimâttan ʹibârettir ki bir çırpı üzere râst ve hemvâr yazmaktır; yukâlu: جَزَمَ الْخَطَّ إِذَا سَوَّى حُرُوفَهُ Ve şol kaleme denir ki ucu muharref katʹ olunmayıp düz katʹ olunmuş ola, niteki ʹArablar ve Hindîler öylece katʹ ederler. Ve bu fi’l-asl masdardır; yukâlu: قَلَمٌ جَزْمٌ أَيْ مُسْتَوِي الْقَطِّ لَا حَرْفَ لَهُ Ve ʹArab işbu hurûf-ı muʹcemden mü΄ellef ve müretteb olan hatt-ı müteʹârefe جَزْمٌ [cezm] ıtlâk ederler, selefte Ḩimyer tâ΄ifesinin hatlarından maktûʹ ve me΄hûz olduğu için. Şârih der ki o hatta مُسْنَدٌ [musned] derler,hâlen Yemen’de müteʹâreftir. Ve

جَزْمٌ [cezm] Nâkanın fercine idhâl eyledikleri nesneye denir ve ona دُرْجَةٌ [durcet] dahi derler, niteki “د،ر،ج” mâddesinde beyân olundu. Ve

جَزْمُ الْأُمُورِ [cezmu’l-umûr] Vaktinden mukaddem zuhûr eden emr ve mâddeye denir, niteki وَزْمٌ [vezm] vaktinde zuhûr edene denir, her ne olursa olsun.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı