caʹl ~ جَعْلٌ

Kamus-ı Muhit - جعل maddesi

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre جَعْلٌ kelimesi asl maʹnâda ʹumûm-ı efʹale mevzûʹdur, fiʹl ve sunʹ ve sâ΄iri gibi maʹânî-i âtiyeden hangi maʹnâda istiʹmâl olunsa lâ-mahâle fiʹl yaʹnî işlemek maʹnâsını mutazammındır. Ve Ḵur΄ân-ı mübînde on üç vech üzere müstaʹmeldir. 1) طَفِقَ ve أَخَذَ ve أَنْشَأَ ve أَقْبَلَ maʹnâsına ki bir işi işlemeğe yönelip başlamak ve işler olmak demektir; yukâlu: جَعَلَ يَفْعَلُ كَذَا أَيْ طَفِقَ 2) خَلَقَ maʹnâsınadır, ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ﴾ 3) Kavl ve irsâl maʹnâsınadır, ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا﴾ أَيْ قُلْنَاهُ وَأَرْسَلْنَاهُ 4) Tehyi΄e ve tesviye maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿يَجْعَلْ لَهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا﴾ أَيْ يُهَيِّءُ 5) Takdîr maʹnâsınadır, ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا﴾ أَيْ قَدَّرَ 6) Tebdîl maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ﴾ 7) İdhâlü’ş-şey΄ fi’ş-şey΄ maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ﴾ 8) Bir nesneyi kalbe ilhâm ve ilkâ eylemek maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ﴾ 9) İʹtikâd maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿اَلَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللهِ إِلَهًا آخَرَ﴾ 10) Tesmiye maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا﴾ 11) Bir şey΄i şey΄-i âherden îcâd ve tekvîn eylemek maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَاللهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا﴾ 12) Bir nesneyi bir sıfat ve hâletten âher sıfat ve hâlete döndürmek maʹnâsınadır ki تَصْيِيرٌ [taṡyîr] müradifidir; bundan lisânımızda kılmak ile taʹbîr olunur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ فِرَاشًا﴾ أَيْ صَيَّرَهَا 13) Bir nesne üzere hükm eylemek maʹnâsınadır, gerek hakk ve gerek bâtıl olsun, ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ﴾ Pes maʹânî-i mezkûrede ʹumûm ve husûs yâhûd ıtlâk ve takyîd ʹalâkalarıyla istiʹmâl olunur. Asl kılmak maʹnâsına olup ve efʹâl-i merkûmenin her birinde melhûz ve musavverdir. İntehâ. Ve

جَعْلٌ [caʹl] Vazʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَعَلَ الشَّيْءَ جَعْلًا إِذَا وَضَعَهُ ve yukâlu: جَعَلَ بَعْضُهُ قَوْلَ بَعْضٍ أَيْ أَلْقَاهُ Ve kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَعَلَ الْقَبِيحَ حَسَنًا أَيْ صَيَّرَهُ Ve iʹtikâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَعَلَ الْبَصْرَةَ بَغْدَادَ أَيْ ظَنَّهَا إِيَّاهَا Burada zann iʹtikâd maʹnâsınadır. Ve bir kimse ile bir husûsu bir vech üzere şartlaşmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَعَلَ لَهُ كَذَا عَلَى كَذَا إِذَا شَارَطَهُ بِهِ عَلَيْهِ Ve bir işe yönelip başlamak maʹnâsınadır; yukâlu: جَعَلَ يَفْعَلُ كَذَا أَيْ أَخَذَ وَأَقْبَلَ Ve tesmiye maʹnâsınadır; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَجَعَلُوا الْمَلَئِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَنِ إِنَاثًا﴾ أَيْ سَمَّوْا Ve tebyîn maʹnâsınadır, ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا﴾ أَيْ بَيَّنَّاهُ Ve ʹazv ve nisbet eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: جَعَلْتُ زَيْدًا أَخَاكَ أَيْ نَسَبْتُهُ إِلَيْكَ Ve yaratmak maʹnâsına olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ﴾ أَيْ خَلَقَهُمَا Ve teşrîf maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَجَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا﴾ أَيْ شَرَّفْنَاكُمْ ve ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿جَعَلَ اللهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا﴾ أَيْ شَرَّفَهُ Ve tebdîl maʹnâsınadır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا﴾ أَيْ بَدَّلْنَا Ve hükm-i şerʹî maʹnâsınadır, nahvu: جَعَلَ اللهُ الصَّلَوَاتِ الْمَفْرُوضَاتِ خَمْسًا Ve tahakküm-i bidʹî maʹnâsınadır; muhâlif-i şerîʹat olarak hükm-i ʹindîden ʹibârettir, hükm-i şerʹî mukâbilidir; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿اَلَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ﴾ Ve gâh olur ki lâzım olarak istiʹmâl olunur, kaçan efʹâl-i mukârebeye dâhil olsa, yaʹnî fiʹl-i mukârebe maʹnâsını mutazammın olsa ke-kavli’ş-şâʹir: “وَقَدْ جَعَلْتُ إِذَا مَا قُمْتُ يُثْقِلُنِي || ثَوْبِي فَأَنْهَضُ نَهْضَ الشَّارِبِ الثَّمِلِ” Ve

جَعْلٌ [caʹl] Hurmâ ağacının erkeğine denir.

Vankulu Lugatı - جعل maddesi

اَلْمَجْعَلُ [el-mecʹal] (mîm’in ve ʹayn’ın fethiyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: جَعَلْتُ كَذَا أَجْعَلُهُ جَعْلًا وَمَجْعَلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve bir sıfattan bir sıfata döndürmeğe dahi derler. Ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَجَعَلَنِي نَبِيًّا﴾ (مريم، 30) أَيْ صَيَّرَهُ Ve tesmiye kılmağa dahi derler,ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَجَعَلُوا الْمَلئِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَن ِإِنَاثًا﴾ (الزخرف، 19) أَيْ سَمَّوْهُمْ Ve

جَعْلٌ [caʹl] Küçük hurmâ ağaçlarına dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı