اَلسَّلْخُ [es-selḣ] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Mezbûhun derisini yüzüp çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَخَ الشَّاةَ سَلْخًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّالِثِ إِذَا كَشَطَ جِلْدَهَا Ve insân arkasından libâsını soymakta dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: سَلَخَتِ الْمَرْأَةُ دِرْعَهَا إِذَا نَزَعَتْ وَمِنْهُ سَلَخَ اللهُ النَّهَارَ مِنَ اللَّيْلِ أَيِ اسْتَلَّهُ Yaʹnî “Hak taʹâlâ nehârı leylden sıyırıp çıkardı.” Ve
سَلْخٌ [selḣ] Ay âhir olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: سَلَخَ الشَّهْرَ إِذَا مَضَى Ve ayı âhire yetiştirmek, yaʹnî ayın âhirine vâsıl olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَلَخَ فُلاَنٌ شَهْرَهُ أَيْ أَمْضَاهُ وَصَارَ فِي آخِرِهِ Ve nebât sararıp kurumağa başladıktan sonra yine yeşerip tâzelenmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَلَخَ النَّبَاتُ إِذَا اخْضَرَّ بَعْدَ الْهَيْجِ Ve yılan kavlamak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَخَتِ الْحَيَّةُ إِذَا انْسَرَى عَنْ سَلْخَتِهَا Burada mü΄ellif fiʹleynin birini mü΄ennes ve birini müzekker îrâdı حَيَّةٌ [ḩayyet] lafzının te΄nîs ve tezkîrine mebnîdir. Ve
سَلْخٌ [selḣ] Ayın âhir gününe ıtlâk olunur ki tesmiye bi’l-masdardır yâhûd bi-maʹnâ mefʹûldür. Ve mezbûhtan yüzülüp tulum çıkartılan deriye denir.
اَلسَّلْخُ [es-selḣ] (sîn’in fethiyle ve lâm’ın sükûnuyla) Deri soymağa derler; yukâlu: سَلَخْتُ جِلْدُ الشَّاةِ أَسْلُخُ وَأَسْلَخُ سَلْخًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّالِثِ Ve
سَلْخٌ [selḣ] Ayı âhir etmeğe de derler; yukâlu: سَلَخْتُ الشَّهْرَ إِذَا أَمْضَيْتَهُ وَصِرْتَ فِي آخِرِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı