اَلسَّلْفُ [es-self] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Tarlayı zirâʹat için aktarmak, ʹalâ-kavlin sürgü ile düzeltmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَفَ الْأَرْضَ سَلْفًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا حَوَّلَهَا لِلزَّرْعِ أَوْ سَوَّاهَا بِالْمِسْلَفَةِ Ve
سَلْفٌ [self] ve
سُلُوفٌ [sulûf] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Takaddüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَفَ فُلاَنٌ سَلْفًا وَسُلُوفًا إِذَا تَقَدَّمَ Ve
سَلْفٌ [self] Tulumu yağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: سَلَفَ الْمَزَادَةَ إِذَا دَهَنَهَا Ve
سَلْفٌ [self] Dağarcığa ʹalâ-kavlin büyüğüne yâhûd iyice dibâgat olunmamış meşine denir. Cemʹi أَسْلُفٌ [esluf] ve سُلُوفٌ [sulûf] gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı