semâ΄ ~ سَمَاءٌ

Kamus-ı Muhit - سماء maddesi

اَلسَّمَاءُ [es-semâ΄] (sîn’in fethiyle) Maʹlûmdur ki göğe denir, Fârisîde âsmân derler; mü΄enneslerdir ve müzekker olur. Şârih der ki نَخْلٌ [naḣl] ve شَجَرٌ [şecer]ve سَمَاءٌ [semâ΄] ve أَرْضٌ [arḋ] gibi ism-i cins ve ism-i cins mecrâsına cârî olan kelimeler ki vâhid ve cemʹe ıtlâk olunur, tezkîr ve te΄nîsleri câ΄izdir. Ve

سَمَاءٌ [semâ΄] Her nesnenin sakfına ıtlâk olunur; tekûlu: أَصْلِحْ سَمَاءَ بَيْتِكَ أَيْ سَقْفَهُ Kezâlik revâk-ı beyte ıtlâk olunur. Ve bir feres adıdır. Ve atın sırtına ıtlâk olunur; yukâlu: فَرَسٌ رَفِيعُ السَّمَاءِ أَيِ الظَّهْرِ Ve buluta ıtlâk olunur; yukâlu: أَمْطَرَتِ السَّمَاءُ أَيِ السَّحَابُ Ve yağmura ʹalâ-kavlin ceyyid ve şâmiline ıtlâk olunur; cemʹi أسْمِيَةٌ [esmiyet] ve سَمٰوَاتٌ [semâvât] ve سُمِيٌّ [sumiyy] gelir, عُتِيٌّ [ʹutiyy] vezninde ve سِمَا [simâ] gelir sîn’in kesri ve elifin kasrıyla.

Vankulu Lugatı - سماء maddesi

اَلسَّمَوَاتُ [es-semâvât] (sîn’in fethi ve mîm’in fethi ve meddiyle) Kezâlik cemʹi. Ve

سَمَاءٌ [semâ΄] Bir kimsenin üzerine ʹâlî olup gölge salan nesneye dahi derler, her ne olursa olsun. Bu sebebden sakf-ı beyte سَمَاءٌ [semâ΄] derler. Ve

سَمَاءٌ [semâ΄] Yağmura dahi derler matar maʹnâsına; yukâlu: مَا زِلْنَا نَطَأُ السَّمَاءَ حَتَّى أَتَيْنَاكُمْ



Kamus Muhit ve Vankulu Ara

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı