اَلْقُنْزُعَةُ [el-ḵunzuʹat] (ḵâf’ın ve zâ-yı muʹcemenin zammıyla) ve
اَلْقَنْزَعَةُ [el-ḵanzeʹat] (ḵâf’ın ve zâ’yın fethiyle) ve
اَلْقِنْزِعَةُ [el-ḵinziʹat] (زِبْرِجَةٌ [zibricet] vezninde) ve
اَلْقُنْزَعَةُ [el-ḵunzeʹat] (جُنْدَبَةٌ [cundebet] vezninde) ve
اَلْقُنْزُعُ [el-ḵunzuʹ] (قُنْفُذٌ [ḵunfuž] vezninde ki beş lügattır) Başın havâlî ve etrâfında olan saça denir; cemʹi قَنَازِعُ [ḵanâziʹ] ve قُنْزُعَاتٌ [kunzuʹât] gelir. Bu mâddenin mahall-i zikri bu mevkiʹdir, zîrâ nûn’u asliyyedir. Cevherî zâ΄ide olduğuna zehâbla “ق،ز،ع” mâddesinde sebt eylemiştir, lâkin gayr-i savâbdır. Ve
قَنَازِعُ [ḵanâziʹ] Baş tırâş olduktan sonra câ-be-câ ibkâ olunan saç bakiyyelerine denir ki ondan nehy-i nebevî sâdır olmuştur. Kâle’ş-şârih ve fi’l-hadîsi: “أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ نَهَى عَنِ الْقَنَازِعِ” فَهِيَ أَنْ يُؤْخَذَ الشَّعْرُ وَيُتْرَكَ مِنْهُ مَوَاضِعُ Ve
قُنْزُعَةٌ [ḵunzuʹat] Oğlanın başında olan perçeme denir, ʹalâ-kavlin kabarıp uzamış saça denir; yukâlu: تَرَكَ فِي رَأْسِهِ قُنْزُعَةً وَهِيَ الْخُصْلَةُ مِنَ الشَّعْرِ تُتْرَكُ عَلَى رَأْسِ الصَّبِيِّ أَوْ هِيَ مَا ارْتَفَعَ مِنَ الشَّعْرِ وَطَالَ Ve bir mikdâr çayırlık parçasına denir; yukâlu: مَا فِي الْكَلَإِ إِلاَّ قُنْزُعَةٌ أَيْ قِطْعَةٌ مَعِرَةٌ Ve kuşun gövdesinde sâ΄ir tüyleri gidip bir mikdârca kalan bakiyyesine denir. Ve kuyruk sokumuna denir, عَجْبٌ [ʹacb] maʹnâsına. Ve horozun ibiğine denir; ve tepeli cinsinin perçemine denir. Ve cevzden büyücek yuvalak taşa denir; yukâlu: رَمَاهُ بِالْقُنْزُعَةِ وَهِيَ مِنَ الْحِجَارَةِ مَا هُوَ أَعْظَمُ مِنَ الْجَوْزَةِ Ve ʹavretlerin başlarına sardıkları nezkeb makûlesine denir. Ve
قَنَازِعُ [ḵanâziʹ] Devâhî ve âfâta ıtlâk olunur. Ve buğdaycık otunun bakiyyelerine denir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı