اَلْقِوَامُ [el-ḵivâm] (قِتَالٌ [ḵitâl] vezninde) مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet]ten masdardır, bir kimse ile bilece kâ΄im olmak maʹnâsınadır; tekûlu: قَاوَمْتُهُ قِوَامًا إِذَا قُمْتَ مَعَهُ Ve
قِوَامٌ [ḵivâm] İsm olur, fi’l-asl masdar-ı sülâsîdir, bir işin ve bir nesnenin nizâmı ve medâr-ı sebât u ʹimâdına denir ki o iş ve o nesne onunla sûret-i vücûd ve sebât bulur; vâv’ı yâ’ya ibdâlle قِيَامٌ [ḵiyâm] dahi denir; yukâlu: هُوَ قِوَامُ ذَلِكَ الْأَمْرِ وَقِيَامُهُ أَيْ نِظَامُهُ وَعِمَادُهُ وَمِلَاكُهُ
اَلْقَوَامُ [el-ḵavâm] (ḵâf’ın fethi ve vâv’ın tahfîfiyle) ʹAdl maʹnâsına; kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا﴾ (الفرقان، 67) Ve
قَوَامُ الرَّجُلِ [ḵavâmu’r-recul] Recülün kâmetine ve hüsn-i tûluna derler. Ve
قِوَامٌ [ḵivâm] Bir husûsun üzerine kâ΄im olan kimseye dahi derler; yukâlu: فُلَانٌ قِوَامُ أَهْلِ بَيْتِهِ أَيِ الَّذِي يُقِيمُ شَأْنَهُمْ Ve
قِوَامُ الْأَمْرِ [ḵivâmu’l-emri] Bir nesnenin aslına ve mâ-yekûnu bih olan nesnesine derler. Ve gâh olur ḵâf’ı meftûh dahi kılarlar.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı