اَلتَّرَبُ [et-tereb] (fethateynle) Bir mekân pek topraklı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَرِبَ الْمَكَانُ تَرَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ اِذَا كَثُرَ تُرَابُهُ Ve bir kimsenin eline toprak girmek maʹnâsınadır ki fi’l-hakîka eli toprağa bulanıp topraklı olmaktan ʹibâret yâhûd emelinden hâ΄ib ve nevmîd olmaktan kinâyettir; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ اِذَا صَارَ فِي يَدِهِ التُّرَابُ Ve toprağa yapışmak maʹnâsınadır; bu dahi gerek hakîkî olsun ve gerek şiddet-i fakr u meskenetten toprağa muttasıl olup onun üzerinde yatıp oturmaktan kinâye olsun; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ اِذَا لَزِقَ بِالتُّرَابِ Kezâlik تَرِبَ الشَّيْءُ derler, bir nesne toprağa bulanıp topraklı hâk-âlûd olsa. Ve
تَرِبٌ [terib] ve
مَتْرَبٌ [metreb] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) Ümîd ve emelden hâ΄ib ve hâsir olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ تَرِبًا وَمَتْرَبًا اِذَا خَسِرَ Ve fakîr ve bî-nevâ olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ اِذَا افْتَقَرَ Ve “Filân kimse aslâ hayr u menfaʹat görmeyip dâ΄imâ hâ΄ib ve hâsir olsun” diye bed-duʹâ makâmında تَرِبَتْ يَدَاهُ derler, لاَ أَصَابَ خَيْرًا maʹnâsına. Nihâye’de mersûmdur ki işbu تَرِبَتْ يَدَاهُ kavlini ʹArablar, îrâd edip lâkin onunla duʹâ-yı hakîkî murâd eylemeyip hemân lafzı üzere icrâ ederler, niteki قَاتَلَهُ اللهُ dahi bu minvâl üzeredir ve baʹzen hass ve tahrîd mevkiʹinde îrâd ederler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı