es-siḵy ~ اَلسِّقْيُ

Kamus-ı Muhit - السقي maddesi

اَلسِّقْيُ [es-siḵy] (sîn’in kesriyle) Kendisiyle saky olunan suya denir. Mü΄ellif Baṡâ΄ir’de sudan olan hisse ile tefsîr eylemekle merciʹleri birdir; tekûlu: كَمْ سَقْيُ أَرْضِكَ وَهُوَ مَا يُسْقَى بِهِ Ve su ile suvarılan ekine denir, مَسْقَوِيٌّ [mesḵaviyy] gibi; yukâlu: زَرْعُهُ سِقْيٌ أَيْ مُسْتَقٍ Ve mâdde-i ʹillet-i istiskâ olan suya denir ki müstaskî olanın batnında müctemiʹ olur; bunda sîn’in fethiyle de lügattir. Ve yeni doğan veledin başında bile çıkan yufka deriye denir ki içinde sarı su olur, onu şakk ve tarh ederler ve bu son taʹbîr ettikleridir.

اَلسَّقِيُّ [es-seḵiyy] (غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde) Yağmurunun katreleri iri olan buluta denir; cemʹi أَسْقِيَةٌ [esḵiyet] gelir. Ve hasır otu ve koğalık dedikleri sazlığa denir, بَرْدِيٌّ [berdiyy] maʹnâsına. Ve hurmâ ağacına ıtlâk olunur.

اَلسَّقْيُ [es-saḵy] (sîn’in fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) ve

اَلتَّسْقِيَةُ [es-tesḵiyet] (تَأْدِيَةٌ [te΄diyet] vezninde) ve

اَلْإِسْقَاءُ [el-isḵâ΄] (hemzenin kesriyle) Suvarmak ve su içirmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَقَاهُ سَقْيًا وَسَقَّاهُ تَسْقِيَةً وَأَسْقَاهُ إِسْقَاءً بِمَعْنًى Baʹzılar bunları fark edip dediler ki سَقْيٌ [saḵy] ve تَسْقِيَةٌ [tesḵiyet] su içirmeğe ve إِسْقَاءٌ [isḵâ΄] suya delâlet eylemeğe mahsûstur; tekûlu: سَقَاهُ سَقْيًا وَسَقَّاهُ تَسْقِيَةً وَهُمَا بِالشَّفَةِ وَأَسْقَاهُ إِسَقْاءً إِذَا دَلَّهُ عَلَى الْمَاءِ Ve baʹzılar dedi ki إِسْقَاءٌ [isḵâ΄] suvarmak maʹnâsınadır; tekûlu: أَسْقَى مَاشِيَتَهُ وَأَرْضَهُ أَيْ سَقَاهُمَا Ve ʹinde’l-baʹz سَقْيٌ [saḵy] ve إِسْقَاءٌ [isḵâ΄] bir kimseye tenâvül için su taʹyîn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَقَاهُ وَأَسْقَاهُ إِذَا جَعَلَ لَهُ مَاءًve yukâlu: سَقَاهُ اللهُ الَغْيَثَ أَيْ أَنْزَلَهُ لَهُ Ve yukâlu: سَقَى زَيْدٌ عَمْرًا أَيِ اغْتَابَهُ Yaʹnî “ʹAmr’ı fasl ve gıybet eyledi.” Bu taʹbîr bizim ıstılâhımızda dahi zebân-zededir; ve yukâlu: أَسْقَاهُ اللهُ الْغَيْثَ وَأَسْقَى زَيْدٌ عَمْرًا ve yukâlu: سُقِيَ قَلْبُهُ عَدَاوَةً عَلَى الْمَجْهُولِ أَيْ أُشْرِبَVe

تَسْقِيَةٌ [tesḵiyet] Bir adama سَقَاكَ اللهُ yâhûd سُقْيًا لَكَ diye duʹâ eylemek maʹnâsınadır ki istinzâl-i rahmettir; yukâlu: سَقَّاهُ أَيْ قَالَ لَهُ سَقَاكَ اللهُ أَوْ سُقْيًا لَكَ وَيُقَالُ فِيهِ أَسْقَاهُ Ve

إِسْقَاءٌ [isḵâ΄] Bir adama su tulumu vermek yâhûd tulum yapmak için deri vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسْقَاهُ إِذَا وَهَبَ لَهُ سِقَاءً مَعْمُولًا أَوْ إِهَابًا لِيَتَّخِذَهُ سِقَاءً

Vankulu Lugatı - السقي maddesi

اَلسِّقْيُ [es-siḵy] (sîn’in kesri ve ḵâf’ın sükûnuyla) İsmdir, maʹnâ-yı mezbûrdan.

اَلسَّقِيُّ [es-seḵiyy] (sîn’in fethi ve yâ’nın teşdîdiyle فَعِيلٌ [faʹîl] vezni üzere) Şol buluttur ki katreleri ʹazîm ve vukûʹu şedîd ola. Ve

سَقِيٌّ [seḵiyy] بَرْدِيٌّ [berdiyy] dedikleri kamışa dahi derler ki saz kısmındandır.

اَلسَّقْيُ [es-saḵy] (sîn’in fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Suvarmak, gerek yağmurla olsun gerek gayrıla; yukâlu: سَقَاهُ الْغَيْثُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve

سَقْيٌ [saḵy] إِسْتِسْقَاءٌ [istisḵâ΄] marazına mübtelâ olmağa dahi derler ki o batnda sarı su cemʹ olmaktır; yukâlu: سَقَى بَطْنَهُ سَقْيًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْضًا Ve

سَقْيٌ [saḵy] Kırbaya su komağa dahi derler; tekûlu: إِسْتَقَيْتُ مِنَ الْبِئْرِ وَسَقَيْتُ فِي الْقِرْبَةِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı