اَلسُّكَاكَةُ [es-sukâket] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) Hurde kulaklı şahsa denir. Ve gökyüzüne mülâkî havâya denir; سُكَاكٌ [sukâk] dahi denir; ehl-i hikmete göre tabaka-i sâbiʹa-i havâ΄iyye olur; tekûlu: لَا أَفْعَلُ ذَلِكَ وَلَوْ نَزَوْتُ فِي السُّكَاكَةِ وَالسُّكاَك ِأَيِ الْهَوَاءِ الْمُلَاقِي عَنَانَ السَّمَاءِ Ve re΄y-i hoduyla ʹâmil olup bir kimse ile meşveret eylemez olan adama denir; yukâlu: هُوَ سُكَاكَةٌ أَيْ مُسْتَبِدٌّ بِالرَّأْيِ
اَلسُّكَاكُ [es-sukâk] (sîn’in zammı ile) ve
اَلسُّكَاكَةُ [es-sukâket] (kezâlik zamm-ı sîn’le) Şol havâdır ki gök yüzüne mülâkî ola; ve minhu kavluhum: لَا أَفْعَلُ ذَلِكَ وَلَوْ نَزَوْتَ فِي السُّكَاكِ أَيْ فِي السَّمَاءِ Ve نَزْوٌ [nezv] sıçramağa derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı