el-iczâr ~ اَلْإِجْزَارُ

Kamus-ı Muhit - الإجزار maddesi

اَلْإِجْزَارُ [el-iczâr] (hemzenin kesriyle) Bir adama boğazlanacak koyun vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَجْزَرَ فُلاَنًا إِذَا أَعْطَاهُ شَاةً يَذْبَحُهَا Ve devenin boğazlanacak vakti gelip çatmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَجْزَرَ الْبَعِيرُ إِذَا حَانَ لَهُ أَنْ يُذْبَحَ Ve pîr adamın vefâtı demleri hulûl eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَجْزَرَ الشَّيْخُ إِذَا حَانَ لَهُ أَنْ يَمُوتَ Ve hurmânın kesim vakti çatmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَجْزَرَ النَّخْلُ إِذَا حَانَ جِزَارُهُ أَيْ صِرَامُهُ

Vankulu Lugatı - الإجزار maddesi

اَلْإِجْزَارُ [el-iczâr] (hemzenin kesriyle) Bir kimseye boğazlanacak koyun vermek; yukâlu: أَجْزَرْتُ الْقَوْمَ إِذَا أَعْطَيْتَهُمْ شَاةً يَذْبَحُونَهَا نَعْجَةً أَوْ كَبْشًا أَوْ عَنْزًا Yaʹnî gerek müzekker gerek mü΄ennes gerek koyun gerek keçi olsun. Ve

إِجْزَارٌ [iczâr] Koyun kısmında istiʹmâl olunur: أَجْزَرْتُهُمْ نَاقَةً denmez, zîrâ nâka ekser budur ki boğazlanmak için olmaz. Ve

إِجْزَارٌ [iczâr] Hurmâ ağacının yemişi derilmeğe karîb olması; yukâlu: أَجْزَرَ النَّخْلُ أَيْ أَصْرَمَ Ve

إِجْزَارٌ [iczâr] Devenin boğazlanmağa karîb olması; yukâlu: أَجْزَرَ الْبَعِيرُ أَيْ حَانَ لَهُ أَنْ تُجْزَرَ Baʹzı yiğitler koca kimseye أَجْزَرْتَ يَا شَيْخُ deseler, o dahi أَيْ بَنِيَّ وَتُخْتَضَرُونَ der, yaʹnî “Siz dahi tâzelik hâlinde ölmeğe hâzırsız” der. Ve إِخْتِضَارٌ [iḣtiḋâr] ḣâ-i muʹceme ile ekin tâze iken biçilmeğe derler. Ve baʹzılar أَجْزَزْتَ rivâyet kıldı zâ΄eyn-i muʹcemeteyn ile, yaʹnî أَجْزَزْتَ يَا شَيْخُ derler dedi, أَجْزَّ الْبُرَّ den ahz olunmakla kaçan buğdayın derilmesi karîb olsa.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı