اَلْإِنْجِبَارُ [el-incibâr] (إِنْفِعَالٌ [infiʹâl] vezninde) ve
اَلتَّجَبُّرُ [et-tecebbur] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) جَبْرٌ [cebr] ve تَجْبِيرٌ [tecbîr]den mutâviʹlerdir; yukâlu: جَبَّرَ الْعَظْمَ وَالْفَقِيرَ وَجَبَّرَهُ فَانْجَبَرَ وَتَجَبَّرَ Ve
تَجَبُّرٌ [tecebbur] Kibirlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَبَّرَ الرَّجُلُ إِذَا تَكَبَّرَ Ve ağaç yeşerip yapraklanmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَبَّرَ الشَّجَرُ إِذَا اخْضَرَّ وَأَوْرَقَ Ve çayır bir defʹa otlandıktan sonra tekrâr yeşerip bir mikdârca otlanmağa sâlih olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَبَّرَ الْكَلَأُ إِذَا أُكِلَ ثُمَّ صَلَحَ قَلِيلاً Ve hasta ifâkat bulup hoş-hâl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَبَّرَ الْمَرِيضُ إِذَا صَلَحَ حَالُهُ Ve bir kimse mâla nâ΄il olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَبَّرَ الرَّجُلُ مَالاً إِذَا أَصَابَهُ Ve bir adamın elinden giden nesnesi yine eline girmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَبَّرَ الرَّجُلُ إِذَا عَادَ إِلَيْهِ مَا ذَهَبَ عَنْهُ
اَلتَّجَبُّرُ [et-tecebbur] (ʹalâ-vezni اَلتَّكَرُّم [et-tekerrum]) Mütekebbir olmak; yukâlu: تَجَبَّرَ الرَّجُلُ أَيْ تَكَبَّرَ Ve
تَجَبُّرٌ [tecebbur] Ot bir kerre bittikten sonra geri bitmeğe derler; yukâlu: تَجَبَّرَ النَّبْتُ إِذَا نَبَتَ بَعْدَ الْأَصْلِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı