et-taḩcîl ~ اَلتَّحْجِيلُ

Kamus-ı Muhit - التحجيل maddesi

اَلتَّحْجِيلُ [et-taḩcîl] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) Gelin için mücehhez zifâf-hâne ittihâz eylemek, ʹalâ-kavlin gelini zifâf-hâneye komak maʹnâsınadır; yukâlu: حَجَّلَ الْعَرُوسَ إِذَا اتَّخَذَ لَهَا حَجَلَةً أَوْ أَدْخَلَهَا فِيهَا Ve hatun parmakları ucuna alaca kına yakmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَجَّلَتِ الْمَرْأَةُ بَنَانَهَا إِذَا لَوَّنَتْ خِضَابَهَا Ve

تَحْجِيلٌ [taḩcîl] At kısmının kavâ΄iminde olan beyâza denir ki sekil taʹbîr olunur, bileklerini tecâvüz edip dizlerini yukarı geçmeye, zîrâ bukağı maʹnâsına olan حَجَلٌ [ḩacel]den me΄hûzdur. Ve işbu sekil dahi kiminin dört ayağında ve kiminin iki ayağıyla bir elinde ve yalnız iki ayağında ve yalnız bir ayağında olur. Böylece olursa ona تَحْجِيلٌ [taḩcîl] ve o ata مُحَجَّلٌ [muḩaccel] denir. Ve hâssaten iki ellerinde olmaz. Mâdem ki ayaklarıyla bilece olmaya, kezâlik yalnız elin birinde olmaz meger ki ayaklarıyla bilece ola, yaʹnî bir ayağıyla yâ iki ayağıyla bilece ola, pes böylece olmazsa تَحْجِيلٌ [taḩcîl] ve مُحَجَّلٌ [muḩaccel] ıtlâk olunmaz. Ve işbu تَحْجِيلٌ [taḩcîl] kelimesi masdardır, ism dahi olur; yukâlu: حُجِّلَتْ قَوَائِمُ الْفَرَسِ تَحْجِيلًا عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ وَفِي قَوَائِمِهِ تَحْجِيلٌ وَهُوَ بَيَاضٌ فِي قَوَائِمِهِ كُلِّهَا وَيَكُونُ فِي رِجْلَيْنِ وَيَدٍ وَفِي رِجْلَيْنِ فَقَطْ وَفِي رِجْلٍ فَقَطْ وَلَا يَكُونُ فِي الْيَدَيْنِ خَاصَّةً إِلَّا مَعَ الرِّجْلَيْنِ وَلَا فِي يَدٍ وَاحِدَةٍ دُونَ الْأُخْرَى إِلَّا مَعَ الرِّجْلَيْنِ

Vankulu Lugatı - التحجيل maddesi

اَلتَّحْجِيلُ [et-taḩcîl] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Atın dört ayağı yâ üç ayağı veyâhûd iki ayağı ak olmaktır, eger bileklerinden tecâvüz edip dizlerin ve eğricelerin geçmezse, zîrâ halhâl yerleri bunlardır; yukâlu: فَرَسٌ مُحَجَّلٌ وَقَدْ حُجِّلَتْ قَوَائِمُهُ تَحْجِيلًا Pes ak eger atın dört ayağında olursa مُحَجَّلُ الْأَرْبَعِ derler. Ve eger تَحْجِيلٌ [taḩcîl] iki ayakta olsa ona مُحَجَّلُ الرِّجْلَيْنِ derler. Ve eger bir ayakta olsa ve bilekten tecâvüz kılsa ona مُحَجَّلُ الرِّجْلِ الْيُمْنَى yâhûd مُحَجَّلُ الْيُسْرَى derler. Ve eger üç ayağında olup birinde olmazsa ona مُحَجَّلُ الثَّلَاثِ مُطْلَقُ يَدٍ أَوْ رِجْلٍ derler yaʹnî üç ayağı sekil bir ayağı yâhûd bir eli hâlî derler. Ve eger bir cânibde olan eli ve ayağı ak olsa مُمْسَكُ الْأَيَامِنِ مُطْلَقُ الْأَيَاسِرِ yâhûd مُمْسَكُ الْأَيَاسِرِ مُطْلَقُ الْأَيَامِنِ derler. Ve eger bir eli ve bir ayağı ak olursa min hilâf ona مَشْكُولٌ derler. Ve bu takrîrden fehm olunur ki iki eli fakat yâhûd bir eli fakat ak olan ata مُحَجَّلٌ demeyeler. Ve bir ayağı ak olana مُحَجَّلٌ diyeler. Egerçi Cevherî o kelâmında اَلتَّحْجِيلُ بَيَاضٌ فِي قَوَائِمِ الْفَرَسِ أَوْ فِي ثَلَاثٍ مِنْهَا أَوْ فِي رِجْلَيْهِ deyip ricl-i vâhidi ak olan مُحَجَّلٌ [muḩaccel] olmasın işʹâr etmiştir. Pes Cevherî kelâmının evveli ile âhiri beyninde nevʹ-i müdâfaʹat vardır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı