اَلتَّجَسُّمُ [et-tecessum] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) ʹAzîm nesneye ʹazm ve ikdâm eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَجَسَّمَ الْأَمْرَ وَالرَّمْلَ إِذَا رَكِبَ مُعْظَمَهُمَا Ve bir arzın bir semtini kasd edip orasına teveccüh ve ʹazm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَسَّمَ الْأَرْضَ إِذَا أَخَذَ نَحْوَهَا Ve bir tâ΄ifeden bir adamı ihtiyâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَسَّمَ مِنَ الْعَشِيرَةِ فُلَانًا إِذَا اخْتَارَهُ
اَلتَّجَسُّمُ [et-tecessum] (fethateynle ve sîn’in zammı ve teşdîdiyle) Bir kimseyi ihtiyâr etmek; yukâlu: تَجَسَّمْتُ فُلَانًا مِنْ بَيْنِ الْقَوْمِ أَيِ اخْتَرْتُهُ Gûyâ ki onun cismin kasd etmiş olursun, nitekim تَأَتَّيْتَهُ dersin, onun ʹalâmetin ve şahsın kasd ettim demek mahallinde. Ve
تَجَسُّمٌ [tecessum] Bir yeri taleb edip teveccüh etmeğe dahi derler; tekûlu: تَجَسَّمْتُ الْأَرْضَ إِذَا أَخَذْتَ نَحْوَهَا تُرِيدُهَا Ve
تَجَسُّمٌ [tecessum] Cism olmağa dahi derler. Ve bir nesnenin aʹzamına mübâşeret etmeğe de derler, İbnu’s-Sikkît rivâyeti üzere; tekûlu: تَجَسَّمْتُ الْأَمْرَ إِذَا رَكِبْتَ أَجْسَمَهُ وَجَسِيمَهُ أَيْ مُعْظَمَهُ Ve
تَجَسُّمٌ [tecessum] Yüksek kuma ve yüksek dağa çıkmağa dahi derler, mezbûr rivâyeti üzere; tekûlu: تَجَسَّمْتُ الرَّمْلَ وَالْجَبَلَ إِذَا رَكِبْتَ أَعْظَمَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı