اَلتَّجَوُّزُ [et-tecevvuz] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Sâ΄irde câ΄iz olmayan şey΄i bir nesne hakkında igmâz ile câ΄iz görmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَوَّزَ فِي هَذَا إِذَا احْتَمَلَهُ وَأَغْمَضَ فِيهِ Ve bir adamın cünha ve günâhından geçip mu΄âhazesinden ʹafv ve tecâvüz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَوَّزَ عَنْ ذَنْبِهِ إِذَا لَمْ يُؤَاخِذْهُ بِهِ Ve akçenin ceyyid ve züyûfuna bakmayıp kabûl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَوَّزَ الدَّرَاهِمَ إِذَا قَبِلَهَا عَلَى مَا فِيهَا مِنَ الدَّاخِلَةِ Ve namâzda tahfîf ve teshîl eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَجَوَّزَ فِي الصَّلاَةِ إِذَا خَفَّفَ Ve kelâmı mecâz tarîkiyle tekellüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَجَوَّزَ فِي كَلاَمِهِ إِذَا تَكَلَّمَ بِالْمَجَازِ
اَلتَّجَوُّزُ [et-tecevvuz] Bir nesneyi muhtasar kılmak; yukâlu: تَجَوَّزَ فِي صَلَاتِهِ أَيْ خَفَّفَ Ve
تَجَوُّزٌ [tecevvuz] Bir kimse kelâmın mecâz tarîkiyle söylemeğe de derler; yukâlu: تَجَوَّزَ فِي كَلَامِهِ أَيْ تَكَلَّمَ بِالْمَجَازِ Ve
تَجَوُّزٌ [tecevvuz] تَجَاوُزٌ [tecâvuz] maʹnâsına da gelir; yukâlu: اَللَّهُمَّ تَجَوَّزْ عَنِّي أَيْ تَجَاوَزْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı