et-tatbîḵ ~ اَلتَّطْبِيقُ

Kamus-ı Muhit - التطبيق maddesi

اَلتَّطْبِيقُ [et-tatbîḵ] Bir nesneyi kapaklamak maʹnâsınadır; yukâlu: طَبَّقَ الشَّيْءَ إِذَا غَطَّاهُ Ve bir nesne ʹâmm ve şâmil olmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَبَّقَ الشَّيْءُ إِذَا عَمَّ Ve sehâb havâ yüzünü bütün örtüp kaplamak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: طَبَّقَ السَّحَابُ الْجَوَّ إِذَا غَشَّاهُ Kezâlik su yâhûd yağmur yer yüzünü bürümek maʹnâsınadır; yukâlu: طَبَّقَ الْمَاءُ وَجْهَ الْأَرْضِ إِذَا غَطَّاهُ Ve تَطْبِيقٌ فِي الصَّلاَةِ [taṯbîḵ fi’ṡ-ṡalât] rükûʹ hâlinde iki elleri uylukları arasına sokup kıstırmaktan ʹibârettir; yukâlu: طَبَّقَ الرَّاكِعُ إِذَا جَعَلَ يَدَيْهِ بَيْنَ فَخِذَيْهِ وَقَدْ نُهِيَ التَّطْبِيقُ Ve kılıç iki kemik mülâkî olan mafsala râst gelip birbirinden ayırmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَبَّقَ السَّيْفُ الْمَفْصِلَ إِذَا أَصَابَهُ فَأَبَانَهَا Ve تَطْبِيقُ الْفَرَسِ [taṯbîḵu’l-feres] at seğirtirken iki elini maʹan refʹ ve maʹan vazʹ eylemekten ʹibârettir; yukâlu: طَبَّقَ الْفَرَسُ إِذَا قَرَّبَ فِي الْعَدْوِ Ve sehâb her yere kaplayı yağdırmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَبَّقَ الْغَيْمُ الْأَرْضَ إِذَا عَّمَ بِمَطَرِهِ

Vankulu Lugatı - التطبيق maddesi

اَلتَّطْبِيقُ [et-taṯbîḵ] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Namâz içinde hâlet-i rükûʹda elleri uyluk üzere komak. Ve

تَطْبِيقٌ [taṯbîḵ] Kılıcı en yerine eriştirmeğe dahi derler; yukâlu: طَبَّقَ السَّيْفُ إِذَا أَصَابَ الْمَفْصِلَ فَأَبَانَ الْعُضْوَ Yaʹnî kılıç en yerine erişip ʹuzvu ayırsa. Ve bu maʹnâdan bir kimse daʹvâsına muvâfık huccet îrâd etmeğe تَطْبِيقٌ [taṯbîḵ] derler; yukâlu: إِنَّهُ يُطَبِّقُ الْمَفْصِلَ إِذَا أَصَابَ الْحُجَّةَ Ve

تَطْبِيقُ الْفَرَسِ [taṯbîḵu’l-feres] At seğirtirken iki elin maʹan refʹ edip maʹan vazʹ etmeğe derler. Ve

تَطْبِيقٌ [taṯbîḵ] Bulut yağmurın cemîʹ yere yetirmeğe dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı