er-rehaḵ ~ اَلرَّهَقُ

Kamus-ı Muhit - الرهق maddesi

اَلرَّهَقُ [er-rehaḵ] (fethateynle) Bir nesneyi bürümek maʹnâsınadır; yukâlu: رَهِقَهُ رَهَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَشِيَهُ Ve bir adamın arkasından yetişmek, ʹalâ-kavlin yaklaşıp çatmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَهِقَهُ إِذَا لَحِقَهُ أَوْ دَنَا مِنْهُ سَوَاءٌ أَخَذَهُ أَوْ لَمْ يَأْخُذْهُ Ve

رَهَقٌ [rehaḵ] Sefâhat ve humk ve hiffet maʹnâsınadır; yukâlu: فِيهِ رَهَقٌ أَيْ سَفَهٌ وَنَوْكٌ وَخِفَّةٌ Ve dâ΄imâ şerr ve şûr ve zulm ve cefâ irtikâbına denir; yukâlu: هُوَ مُولَعٌ بِالرَّهَقِ أَيْ رُكُوبِ الشَّرِّ وَالظُّلْمِ Ve muharremât ve menhiyyâta düşüp hemîşe onunla uğraşmağa denir; yukâlu: رَجُلٌ فِيهِ رَهَقٌ أَيْ غِشْيَانُ الْمَحَارِمِ Ve إِرْهَاقٌ [irhâḵ] lafzından ism olur ki bir adamı ʹuhde-i tâkatından hâric külfete tahmîlden ʹibârettir; yukâlu: مَا هَذَا الرَّهَقُ أَيْ تَحْمِيلُهُ عَلَى مَا لاَ يُطِيقُهُ Ve yalan söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَهِقَ زَيْدٌ رَهَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَذَبَ Ve ivmek maʹnâsınadır; yukâlu: يَرْهَقُ فِيهِ أَيْ يَعْجَلُ Ve mukaddem zikr olunan maʹnâların cümlesinden dahi masdar olur.

Vankulu Lugatı - الرهق maddesi

اَلرَّهَقُ [er-rehaḵ] (fethateynle) Bir nesneyi bürümek; yukâlu: رَهَقَهُ رَهْقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَشِيَهُ Minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ﴾ (يونس، 26) Ve

رَهَقٌ [rehaḵ] fethateynle) Kezâlik muharremâta mürtekib olmağa da derler; yukâlu: رَجُلٌ فِيهِ رَهَقٌ أَيْ غِشْيَانٌ لِلْمَحَارِمِ مِنْ شُرْبِ الْخَمْرِ وَنَحْوِهِ Ve غِشْيَانٌ [ġişyân] ġayn-ı muʹcemenin kesriyle bir fiʹli işlemeğe karîb olmaktır. Ve

رَهَقٌ [rehaḵ] Zulme dahi derler. Minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا﴾ (الجن، 13) أَيْ ظُلْمًا Ve sefeh ve tugyân maʹnâsına da gelir, Ebû ʹUbeyd rivâyeti üzere, ke-mâ fî kavlihi taʹâlâ: ﴿فَزَادُوهُمْ رَهَقًا﴾ (الجن، 6) أَيْ سَفَهًا وَطُغْيَانًا Ve

رَهَقٌ [rehaḵ] Bir kimseyi taleb ederken karîb olmağa dahi derler gerek ahz etsin gerek etmesin; yukâlu: طَلَبْتُ فُلَانًا حَتَّى رَهِقْتُهُ رَهَقًا أَيْ حَتَّى دَنَوْتُ مِنْهُ فَرُبَّمَا أَخَذَهُ وَرُبَّمَا لَمْ يَأْخُذْهُ Ve göç zamânı karîb olmağa dahi derler; yukâlu: رَهِقَ شُخُوصُ فُلَانٍ إِذَا دَنَا Ve شُخُوصٌ [şuḣûṡ] şîn ve ḣâ-i muʹcemeteynle bir şehrden bir şehre gitmeğe derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı