er-rehv ~ اَلرَّهْوُ

Kamus-ı Muhit - الرهو maddesi

اَلرَّهْوُ [er-rehv] (سَهْوٌ [sehv] vezninde) Paçaları ayırmak maʹnâsınadır ki apışı açmak taʹbîr olunur; yukâlu: رَهَا بَيْنَ رِجْلَيْهِ يَرْهُو رَهْوًا إِذَا فَتَحَ Ve sühûletle âhestece yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: رَهَا الرَّجُلُ إِذَا سَارَ سَهْلًا Ve yüksek yere denir, bayır gibi; yukâlu: مَكَانٌ رَهْوٌ أَيْ مُرْتَفِعٌ Ve alçak yere denmekle zıdd olur, niteki رَهْوَةٌ [rehvet] dahi bu maʹnâlaradır, أَرْضٌ [arḋ] iʹtibârıyla. Ve

رَهْوٌ [rehv] Ferci vâsiʹ ʹavrete denir. Ve turna kuşuna denir. Ve cemâʹat-i insânîye denir. Ve kuş kanatlarını açıp yaymak maʹnâsınadır; yukâlu: رَهَا الطَّائِرُ جَنَاحَيْهِ إِذَا نَشَرَهُ Ve sükûn bulmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَهَا الْبَحْرُ إِذَا سَكَنَ

Vankulu Lugatı - الرهو maddesi

اَلرَّهْوُ [er-rehv] (râ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bir kimse ayaklarının arasın açmak; Ebû ʹUbeyde rivâyeti üzere; tekûlu: رَهَا بَيْنَ رِجْلَيْهِ يَرْهُو رَهْوًا إِذَا فَتَحَ Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا﴾ (الدخان، 24) Ve

رَهْوٌ [rehv] Sühûletle yürümeğe dahi derler; yukâlu: جَاءَتِ الْخَيْلُ رَهْوًا Kâle İbnu’l-Aʹrâbî: رَهَا يَرْهُو فِي السَّيْرِ إِذَا رَفَقَ Ve

رَهْوٌ [rehv] Mekân-ı mürtefiʹa dahi derler. Ve şol çukur yere dahi derler ki onda su irkile. Pes bu azdâddan olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı