اَلْقَمْقَامُ [el-ḵamḵâm] (ḵâf’ın fethi ve zammıyla) Seyyid ve ʹâlî-şân adama denir; yukâlu: رَجُلٌ قَمْقَامٌ أَيْ سَيِّدٌ Ve emr-i ʹazîm maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَعَ فِي قَمْقَامٍ مِنَ الْأَمْرِ أَيْ عَظِيمٍ Ve deryâya denir, ʹalâ-kavlin engin yerine denir. Burada takdîm ve te΄hîr vardır, zîrâ nüshalarda وَالْبَحْرُ وَالْعَدَدُ الْكَثِيرُ أَوْ مُعْظَمُهُ ʹunvânında mersûmdur ki tugyân-ı kalem-i nâsihtir. Ve ʹaded-i kesîre denir; yukâlu: عَدَدٌ قَمْقَامٌ أَيْ كَثِيرٌ Ve hurde keneye ve sakırgaya denir ki davara yapışır. Ve bir nevʹ kehleye denir ki kılların diplerine yapışır. Mütercim der ki kütüb-i tıbbiyyede قَمْقَامٌ [ḵamḵâm] kırkayak dedikleri böcek ile müfesserdir ki ayakları çok, kehle gibi bir hurde böcektir, saça sakala üşüp kılların diplerine yapışır; sebebi ve ʹilâcı kütüb-i mezbûrede meşrûhtur.
اَلْقَمْقَامُ [el-ḵamḵâm] (ḵâf’ın fethi ve mîm’in sükûnuyla) Bahr maʹnâsınadır. Ve
قَمْقَامٌ [ḵamḵâm] ʹAzîm işe dahi derler; yukâlu: وَقَعَ فِي قَمْقَامٍ مِنَ الْأَمْرِ Ve
قَمْقَامٌ [ḵamḵâm] Mutlakan uluya dahi derler, seyyid maʹnâsına. Ve ʹaded-i kesîre dahi derler. Ve
قَمْقَامٌ [ḵamḵâm] Küçücük kenelere dahi derler. Ve bir cins bite dahi derler ki kılların diplerine muhkem yapışır. Vâhidi قَمْقَامَةٌ [ḵamḵâmet]tir. Ve bu makâmda Cevherî قَمْقَامٌ [ḵamḵâm]ı صِغَارُ الْقِرْدَانِ ile tefsîr etmeğin sâhib-i Ṡurâḩ ve Terceme-i Muḣtâr sâhibi قِرْدَانٌ [ḵirdân]ı قِرْدٌ [ḵird]in cemʹi zann ettiği için ufak maymunlarla tefsîr edip galat etmişlerdir, hâlâ ki قِرْدَانٌ [ḵirdân] قِرْدٌ [ḵird]ın cemʹi değildir, قُرَادٌ [ḵurâd]ın cemʹidir, kene maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı