اَلْوَجْسُ [el-vecs] (vâv’ın fethi ve cîm’in sükûnuyla) ve
اَلْوَجَسَانُ [el-vecesân] (fetehâtla) Kalbe yâhûd semʹe savt ve sâ΄ir hâ΄il nesne vukûʹu sebebiyle derûn belinleyip ürkmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَجَسَ فُلاَنٌ وَجْسًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا فَزِعَ مِمَّا وَقَعَ فِي قَلْبِهِ أَوْ سَمِعَهُ مِنْ صَوْتٍ أَوْ غَيْرِهِ Mü΄ellif müsâmaha vechiyle tefsîr eylemiştir. Ve
وَجْسٌ [vecs] Gizli sese denir; tekûlu: سَمِعْتُ وَجْسًا أَيْ صَوْتًا خَفِيًّا Ve bir adam hatunuyla yâhûd câriyesiyle cimâʹ ederken bir gayrı câriye yâ hatun karîb olup ve ondan pek mübâlât eylemediği hasebiyle hışıltılarını işitmek maʹnâsınadır. Kâle’ş-şârih ve minhu’l-hadîsu: ḣأَنَّهُ نَهَى عَنِ الْوَجْسِḢ وَهُوَ أَنْ يُجَامِعَ الرَّجُلُ امْرَأَتَهُ وَجَارِيَتَهُ وَالْأُخْرَى تَسْمَعُ حِسَّهُمَا
اَلْوَجْسُ [el-vecs] (vâv’ın fethi ve cîm’in sükûnuyla) Savt-ı hafî. Ve fî hadîsi’l-Ḩasen fi’r-reculi yucâmiʹu’l-mer΄ete ve’l-uhrâ tesmaʹu: kâle: “كَانُو يَكْرَهُونَ الْوَجْسَ” Ve
وَجْسٌ [vecs] Kalbin havf etmesine dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı