Kamus-ı Muhit - الوهي maddesi

اَلْوَهْيُ [el-vehy] (نَهْيٌ [nehy] vezninde) Bir nesnede olan yırtığa denir;cemʹi وُهِيٌّ [vuhiyy] gelir,صُلِيٌّ [ṡuliyy] vezninde ve أَوْهِيَةٌ [evhiyet] gelir; yukâlu: فِي الثَّوْبِ وَهْيٌ أَيْ شَقٌّ Ve masdar olur, bir nesne yepriyip yırtılmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَهَى الثَّوْبُ وَوَهِيَ وَهْيًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالسَّادِسِ إِذَا تَخَرَّقَ وَانْشَقَّ Ve bir nesnenin bağı gevşemek maʹnâsınadır; yukâlu: وَهَى السِّقَاءُ إِذَا اسْتَرْخَى رِبَاطُهُ Ve bulutun yağmuru şiddetle sulu sepken yağmak maʹnâsınadır, gûyâ ki bulut tulum gibi yırtılıp suyu boşanmış olur; yukâlu: وَهَى السَّحَابُ إِذَا انْبَثَقَ شَدِيدًا Ve bir adam bön ve ahmak olmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَهَى الرَّجُلُ إِذَا حَمُقَ Ve bir kimse salkı, düşkün ve zaʹîf olmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَهَى الرَّجُلُ إِذَا سَقَطَ

Vankulu Lugatı - الوهي maddesi

اَلْوَهْيُ [el-vehy] (vâv’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Yırtılmak; yukâlu: وَهَى السِّقَاءُ يَهِي وَهْيًا إِذَا تَخَرَّقَ وَانْشَقَّ ve yukâlu: “قَدْ أَوْهَيْتُ فَارْقَعْهُ” Ve

وَهْيٌ [vehy] Yırtığa dahi derler; yukâlu: فِي السِّقَاءِ وَهْيٌ أَيْ شَقٌّMinhu kavluhum: “غَادَرَ وَهْيَةً لَا تُرْقَعُ” أَيْ فَتْقًا لَا يُقْدَرُ عَلَى رَتْقِهِ Ve

وَهْيٌ [vehy] Yırtılmağa yüz tutmağa dahi derler; tekûlu: أَوْهَيْتُ السِّقَاءَ فَوَهَى وَهُوَ أَنْ يَتَهَيَّأَ لِلتَّخَرُّقِ Ve

وَهْيٌ [vehy] Kırbanın ve ona şebîh olan nesnenin ipi çözülmeğe dahi derler; yukâlu: وَهَتْ عَزَالِي السَّمَاءِ بِمَائِهَا Ve عَزَالِي [ʹazâlî] ʹayn-ı mühmelenin fethi ile ve zâ΄-i muʹceme ve kesr-i lâm’la عَزْلَاءُ [ʹazlâ΄]ın cemʹidir, kırbanın aşağı ağzına derler. Ve fi’l-meseli: “خَلِّ سَبِيلَ مَنْ وَهَى سِقَاؤُهُ || وَمَنْ هُرِيقَ بِالْفَلَاةِ مَاؤُهُ” Ve bu mesel şol kimse hakkında darb olunur ki devleti dönüp tâliʹi nuhûset üzere ola. Ve هُرِيقَ [hurîḵa] صُبَّ [ṡubbe] ve فَلَاةٌ [felât] berriyye maʹnâsınadır. Ve

وَهْيٌ [vehy] Dîvâr zaʹîf olup yıkılmağa yüz tutmağa dahi derler, yukâlu: وَهَى الْحَائِطُ إِذَا ضَعُفَ وَهَمَّ بِالسُّقُوطِ