el-yâsir ~ اَلْيَاسِرُ

Kamus-ı Muhit - الياسر maddesi

اَلْيَاسِرُ [el-yâsir] Bu dahi sehl ve münkâd olan şey΄e denir; yukâlu: رَجُلٌ وَفَرَسٌ يَاسِرٌ أَيْ سَهْلٌ Ve

يَاسِرٌ [Yâsir] Esâmîdendir: Yâsir b. Suveyd ve Yâsir b. ʹÂmir ashâbdandır. Ve Ebû Bekr b. Kilâb kabîlesi yurdunda يَاسِرَةُ [Yâsiret] nâm suyun alt tarafında bir dağın adıdır. Ve tebâbiʹadan bir şâhın ismidir. Ve Žu’l-ḩâceteyn Muḩammed b. İbrâhîm b. Yâsir evvel-i hulefâ-i ʹAbbâsiyye olan ʹAbdullâh es-Seffâḩ’a ibtidâ beyʹat eden kimsedir. Mesned-ârâ-yı hilâfet olduktan sonra külle yevmin iki hâcet recâsına merkûma müsâʹade eylemekle lakab-ı mezbûr ile mülakkab oldu. Ve

يَاسِرٌ [yâsir] Zikri âtî مَيْسِرٌ [meysir] nâm deveyi zebh eden adama denir. Ve o devenin etini taksîm eylemeğe mü΄ekkel ve muʹayyen olan adama denir. Cemʹi أَيْسَارٌ [eysâr]dır.

Vankulu Lugatı - الياسر maddesi

اَلْيَاسِرُ [el-yâsir] (sîn’in kesriyle) Sol cânibi tutucu ki يَامِنٌ [yâmin] mukâbilidir. Ve

يَاسِرٌ [yâsir] Kumar oynayıcı maʹnâsına da gelir; yukâlu: يَسَرَ يَيْسِرُ Ve bu Ebû Saʹîd rivâyeti üzeredir. Ve bunda yâ hazf olunmadı, يَيْعِرُ [yeyʹiru]da ve يَيْنِعُ [yeyniʹu]da hazf olunmadığı gibi, yâ’ya yâ-i âharla kuvvet geldiğinden ötürü. Ve bu hâlet bulunmadığı için يَعِدُ [yeʹidu]daharf-i ʹillet hazf olundu. Ve ihde’l-yâ΄eyn âharla kuvvet bulduğuna delâlet eder bu ki Benû Esed يِيجِلُ derler yâ’nın kesriyle hâlâ ki يِعْلَمُ demezler yâ’nın kesriyle yâ üzerine kesreyi sakîl gördükleri için. Eger sâ΄il derse ki yâ’yı niçin hazf etmediler, yâ΄eyn cemʹ olmadığı yerde meselâ tâ’yla ve elifle ve nûn’la cemʹ olduğu yerde yaʹnî تَيْسِرُ [teysiru]da ve أَيْسِرُ [eysiru]da ve نَيْسِرُ [neysiru]da, cevâb verilir ki bu üç harf yâ’dan tebdîl olunmuştur, yâ asldır. Ve bu maʹnâyı te΄yîd eder فَعَلْتَ ve فَعَلْتُ ve فَعَلْنَا kelimeleri فَعَلَ vezni üzerine mebnî olması.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı