şeviket ~ شَوِكَةٌ

Kamus-ı Muhit - شوكة maddesi

اَلشَّاكَةُ [eş-şâket] Dikenlik yere denir, hâristân maʹnâsına; yukâlu: أَرْضٌ شَاكَةٌ أَيْ كَثِيرَةُ الشَّوْكِVe

شَاكَةٌ [şâket] ve

شَوِكَةٌ [şeviket] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) ve

شَائِكَةٌ [şâ΄iket] (ذَائِقَةٌ [žâ΄iḵat] vezninde) Dikenli ağaca denir; yukâlu: شَجَرَةٌ شَاكَةٌ وَشَوِكَةٌ وَشَائِكَةٌ أَيْ كَثِيرَةُ الشَّوْكِ [Ve] شَاكٌ [şâk] kelimesinin aslı شَوِكَةٌ [şeviket] idi, فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde, vâv elife kalb olundu. Ve

شِيكَةٌ [şîket] (şîn’in kesriyle) Masdar olur, dikenliğe uğramak ve dikenliğe düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَاكَ الرَّجُلُ يَشَاكُ شَاكَةً وَشِيكَةً إِذَا وَقَعَ فِي الشَّوْكِVe dikenliğe karışmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَاكَ الرَّجُلُ الشَّوْكَةَ إِذَا خَالَطَهَا Ve bâ΄ harfiyle müteʹaddî olur, bir adama diken dokundurmak maʹnâsına; yukâlu: مَا شَاكَهُ بِالشَّوْكَةِ أَيْ مَا أَصَابَهُ بِهَاVe diken dokunmak maʹnâsınadır; tekûlu: شَاكَتْنِي الشَّوْكَةُ أَيْ أَصَابَتْنِيve tekûlu: شِكْتُ الشَّوْكَ أَشَاكُهُ إِذَا وَقَعْتَ فِيهِ Bunların mecmûʹu bâb-ı râbiʹdendir. Kaldı ki misâl-i ahîr tekrâr değildir, zîrâ misâl-i sâbıkta شَوْكٌ [şevk] lafzı gayr-i mezkûrdur ve burada zarfiyyet üzere mansûbdur.

اَلشَّوْكَةُ [eş-şevket] شَوْكٌ [şevk]in müfredidir ki zikr olundu. Ve

شَوْكَةٌ [şevket] Yarağa denir; yukâlu: جَاءَ وَعَلَيْهِ شَوْكَةٌ أَيْ سِلَاحٌ Ve ʹinde’l-baʹz silâhın hiddetine ıtlâk olunur. Evvele göre ism ve sânîye göre masdar yâhûd ism-i masdar olur. Ve شَوْكَةُ الْقِتَالِ [şevketu’l-ḵitâl] harb ve cidâlin şiddetine ve düşmanı ifrât üzere katl ve nikâyet ve istîsâla ıtlâk olunur; yukâlu: دَهَشَتْنِي شَوْكَةُ الْقِتَالِ أَيْ شِدَّةُ بَأْسِهِ وَالنِّكَايَةُ فِي الْعَدُوِّVe

شَوْكَةٌ [şevket] Bir maraz-ı maʹrûf ismidir. Şârihin beyânına göre tâʹûn nevʹindendir, zâhiren kütüb-i tıbbiyyede bâġire ismiyle mersûm olan ʹillettir ki tâʹûn tarzında olur, ekser-i mutatabbib onu tâʹûn zann ederler, lâkin değildir; Mıṡır’da ona كُبَّةٌ [kubbet] derler kâf-ı mazmûme ile ve Şâm’da ضَرْبَةٌ [ḋarbet] derler. Ve kızıllık ve kızıl donlu dedikleri ʹillete denir ki kurdeşeni gibi bütün gövde kıpkızıl olur. Ve cullâhların çınbar dedikleri âlete denir ki diken diken olur, eriş ve argacı onunla düzeltirler. Ve ʹakrebin iğnesine denir. Ve bir hatun ismidir. Ve شَوْكَةُ الْكَتَّانِ [şevketu’l-kettân] ketencilerin tarak yerine kullandıkları nesneye denir ki yaş çamura hurmâ dikenleri dizdikten sonra kurutup keteni onunla tararlar.

Vankulu Lugatı - شوكة maddesi

اَلشَّوْكَةُ [eş-şevket] (kezâlik şîn’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Vâhidi. Ve

شَوْكَةٌ [şevket] Şiddet, meneʹat ve kudrete dahi derler. Ve silâhın keskinliğine de derler. Ve

شَوْكَةُ الْعَقْرَبِ [şevketu’l-ʹaḵreb] ʹAkrebin iğnesine derler. Ve

شَوْكَةُ الْحَائِكِ [şevketu’l-hâ΄ik] Şol dikendir ki cullâh onunla bezin arışın ve argacın ıslâh eder.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı