ṡâʹiḵat ~ صَاعِقَةٌ

Kamus-ı Muhit - صاعقة maddesi

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre صَاعِقَةٌ [ṡâʹiḵat] nüzûl-i nârı yâhûd ʹazâb ve mevti müstashib olarak cevv-i semâdan zuhûr eden asvât-ı şedîdeye ıtlâk olunup baʹdehu mülâzemet ʹalâkasıyla bunların her birinde istiʹmâl olundu. Ve Râġib’in beyânına göre mevt ve nâr ve ʹazâb ve sayha-i ʹazâb cümlesi fî-zâtihâ şey΄-i vâhiddir, te΄sîrât iʹtibârıyla müteʹaddide olmuştur. İntehâ. Ve

صَاعِقَةٌ [ṡâʹiḵat] Mühlik ʹazâba ıtlâk olunur. Ve sayha-i ʹazâba denir. Ve sevk-i sehâba mü΄ekkel olan feriştenin yedinde olan âteşîn kamçıya denir ki ucu dokunduğu nesneyi ihrâk eder yâhûd semâdan düşen âteşten ʹibârettir ki yıldırım taʹbîr olunur. Ve

صَاعِقَةٌ [ṡâʹiḵat] Masdar olur, رَاعِيَةٌ [râʹiyet] gibi; yıldırım dokundurmak maʹnâsına; yukâlu: صَعَقَتْهُمُ السَّمَاءُ صَاعِقَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَصَابَتْهُمْ بِهَا

Vankulu Lugatı - صاعقة maddesi

اَلصَّاعِقَةُ [eṡ-ṡâʹiḵat] (ʹayn’ın kesriyle) Şol âteştir ki gökten düşer, raʹd-ı şedîd zamânında; yukâlu: صَعَقَتْهُمُ السَّمَاءُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَلْقَتْ عَلَيْهِمُ الصَّاعِقَةَ Ve

صَاعِقَةٌ [ṡâʹiḵat] Hîn-i ʹazâbda zâhir olan savta dahi derler, sayhatu’l-ʹazâb maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı