اَلْقَاشُورُ [el-ḵâşûr] Şol seneye vasf olur ki pek kurak ve kıtlık olmakla her şey΄i sıyırıp yaʹnî zî-rûhları ihlâk ve emvâl ve eşyâları boğaza sarf ve itlâfla muzmahill eyleye; yukâlu: عَامٌ قَاشُورٌ وَسَنَةٌ قَاشُورَةٌ أَيْ جَدْبٌ شَدِيدٌ يَقْشِرُ كُلَّ شَيْءٍ Ve
قَاشُورٌ [ḵâşûr] Uğursuz bed-baht kimseye ıtlâk olunur, kudûmü eriştiği mahalli kaht ve sâ΄ir şe΄âmetle berbâd eylediği için; yukâlu: لاَ تُقَرِّبْهُ إِلَى دَائِرَتِكَ فَإِنَّهُ قَاشُورٌ أَيْ مَشْؤُومٌ Ve en sonra gelen koşu atına ıtlâk olunur, gûyâ ki sâ΄ir atları sıyırmış olur.
اَلْقَاشُورُ [el-ḵâşûr] (ʹalâ-vezni اَلْكَافُور [el-kâfûr]) Şol attır ki yarış atlarının en sonunda gelir. Ve ona فِسْكِلٌ [fiskil] dahi derler fâ’nın kesri ve sîn’in sükûnuyla ve سُكَيْتٌ [sukeyt] dahi derler sîn-i mühmelenin zammı ve kâf’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla. Ve
قَاشُورٌ [ḵâşûr] Şûm olan nesneye de derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı