اَلْإِفَاضَةُ [el-ifâḋat] (hemzenin kesriyle) Doldurmak; yukâlu: أَفَاضَ إِنَاهُ إِذَا مَلَأَهُ حَتَّى فَاضَ Ve
إِفَاضَةٌ [ifâḋat] Dökmeğe dahi derler; yukâlu: أَفَاضَ دُمُوعَهُ Ve
إِفَاضَةٌ [ifâḋat] Su dökünmeğe dahi derler; yukâlu: أَفَاضَ الْمَاءَ عَلَى نَفْسِهِ إِذَا أَفْرَغَهُ Ve
إِفَاضَةٌ [ifâḋat] Deve gevişin şikenbesinden yukarı getirmeğe dahi derler; yukâlu: أَفَاضَ الْبَعِيرُ أَيْ دَفَعَ جِرَّتَهُ مِنْ كَرِشِهِ فَأَخْرَجَهَا Ve
إِفَاضَةٌ [ifâḋat] Huccâcın ʹArafât’tan Minâ’ya varmasına da derler; yukâlu: أَفَاضَ النَّاسُ مِنْ عَرَفَاتٍ إِلَى مِنًى أَيْ دَفَعُوا فِيهِ Ve her bir defʹaya bir إِفَاضَةٌ [ifâḋat] derler. Ve
إِفَاضَةٌ [ifâḋat] Söze girmeğe de derler; yukâlu: أَفَاضُوا فِي الْحَدِيثِ أَيِ انْدَفَعُوا Ve
إِفَاضَةٌ [ifâḋat] Ok bırakmağa dahi derler; yukâlu: أَفَاضَ بِالْقِدَاحِ أَيْ ضَرَبَ بِهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı