اَلْإِغْرَاقُ [el-iġrâḵ] (hemzenin kesriyle) Suya boğmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَغْرَقَهُ وَغَرَّقَهُ فِي الْمَاءِ بِمَعْنًى Bu maʹnâda sülâsî istiʹmâl olunmaz. Ve ammâ kavluhu taʹâlâ:﴿وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا﴾ فَالْغَرْقُ فِيهِ أُقِيمَ مُقَامَ الْمَصْدَرِ الْحَقِيقِيِّ أَيْ إِغْرَاقًا Yaʹnî âyet-i merkûmede غَرْقٌ [ġarḵ] kelimesi fi’l-asl ism-i masdar olup masdar makâmına ikâmet olunmuştur. Mütercim der ki Saʹdî Çelebî bu vechi beyândan sonra hazf-ı zevâ΄id ile أَغْرَقَ sîgasından masdar olmak ihtimâlini dahi îrâd eylemiştir. Ve vech-i evvel آذَى-أَذَاةً ve أَطَاعَ-طَاعَةً ve سَلَّمَ-سَلَامًا ve أَصَابَ-صَوَابًا ve أَطَاقَ-طَاقَةً kabîlindendir ki ism-i masdar masdar-ı hakîkî mevziʹinde müstaʹmeldir. Ve bu semâʹîdir. İntehâ. Ve
إِغْرَاقٌ [iġrâḵ] Bir kabı gereği gibi doldurmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَغْرَقَ الْكَأْسَ إِذَا مَلَأَهُ Ve yay çeken adama yayı şiddet ve ifrâtla çekmek maʹnâsına müstaʹmeldir ki yayı doldurmak taʹbîr olunur; yukâlu: أَغْرَقَ النَّازِعُ فِي الْقَوْسِ إِذَا اسْتَوْفَى مَدَّهَا
اَلْإِغْرَاقُ [el-iġrâḵ] (hemzenin kesriyle) Gark etmek; yukâlu: أَغْرَقَهُ غَيْرُهُ Ve
إِغْرَاقٌ [iġrâḵ] Yayı gereği gibi çekmeğe dahi derler; yukâlu: أَغْرَقَ النَّازِعُ فِي الْقَوْسِ إِذَا اسْتَوْفَى فِي مَدِّهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı