اَلْإِزْهَاقُ [el-izhâḵ] (hemzenin kesriyle) Bu dahi kemik çok ve sıkı ilikli olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَقَ الْعَظْمُ إِذَا كَثُرَ مُخُّهُ Ve bâtılı mahv ve müzmahill eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَقَ اللهُ الْبَاطِلَ أَيْ أَبْطَلَهُ وَمَحَّاهُ Ve doldurmak maʹnâsınadır, yukâlu: أَزْهَقَ الْإِنَاءَ إِذَا مَلَأَهُ Ve oku nişânın öte tarafına savuşturmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَقَ السَّهْمَ مِنَ الْهَدَفِ إِذَا أَجَازَهُ Ve gitmekte sürʹat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَقَ فِي السَّيْرِ إِذَا أَغَذَّ Ve dâbbe eyeri ve pâlânı ileri sürüp boynuna getirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَقَتِ الدَّابّضةُ السَّرْجَ إِذَا قَدَّمَتْهُ وَأَلْقَتْهُ عَلَى عُنُقِهَا
اَلْإِزْهَاقُ [el-izhâḵ] (hemzenin kesriyle) Oku nişândan tecâvüz ettirmeğe dahi derler; yukâlu: أَزْهَقَ السَّهْمَ صَاحِبَهُ Ve
إِزْهَاقٌ [izhâḵ] Kâseyi doldurmağa dahi derler; tekûlu: أَزْهَقْتُ الْإِنَاءَ إِذَا مَلَأْتَهُ Ve
إِزْهَاقٌ [izhâḵ] Davar eyeri boynuna getirmeğe dahi derler; yukâlu: أَزْهَقَتِ الدَّابَّةُ السَّرْجَ إِذَا قَدَّمْتَهُ وَأَلْقَتْهُ عَلَى عُنُقِهَا Ve gâh olur râ’yla dahi istiʹmâl olunur. Ve
إِزْهَاقٌ [izhâḵ] Öldürmeğe dahi derler, katl maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı