el-erîket ~ اَلْأَرِيكَةُ

Kamus-ı Muhit - الأريكة maddesi

اَلْأَرِيكَةُ [el-erîket] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Zifâf-hânede kurulan serîre denir. Yâhûd mutlakan ittikâ olunacak nesneye denir, serîr ve minassa ve firâş gibi. Yâhûd gelin için nasb olunan kubbe yâhûd çadır içre tertîb eyledikleri ʹâlî ve müzeyyen tahta denir ve eger onda serîr olmaz ise ona حَجَلَةٌ [ḩacelet] denir; cemʹi أَرِيكٌ [erîk] gelir hâ’sız ve أَرَائِكُ [erâ΄ik gelir. Ve bu ikâmet maʹnâsından me΄hûzdur; ve minhu yukâlu: هُمْ مُتَّكِؤُونَ عَلَى الْأَرَائِكِ مَعَ بِيْضٍ كَالتَّرَائِكِ فَالْأَرِيكَةُ سَرِيرٌ فِي حَجَلَةٍ أَوْ كُلُّ مَا يُتَّكَأُ عَلَيْهِ مِنْ سَرِيرٍ وَمِنَصَّةٍ وَفِرَاشٍ أَوْ سَرِيرٌ مُنَجَّدٌ مُزَيَّنٌ فِي قُبَّةٍ أَوْ بَيْتٍ فَإِذَا لَمْ يَكُنْ فِيهِ سَرِيرٌ فَهُوَ حَجَلَةٌ قَالَ الرَّاغِبُ اَلْأَرِيكَةُ حَجَلَةٌ عَلَى سَرِيرٍ Ve

أَرِيكَةٌ [erîket] Yaranın dürüst olan etine ıtlâk olunur ki çirk ve hicrânı zâ΄il olduktan sonra tâze kaynayıp zâhir olup hemân üzerinde deri bitmekten gayrı nesne kalmamış ola; yukâlu: ظَهَرَتْ أَرِيكَةُ الْجُرْحِ أَيْ ذَهَبَتْ غَثِيثُهُ وَظَهَرَ لَحْمُهُ الصَّحِيحُ الْأَحْمَرُ

Vankulu Lugatı - الأريكة maddesi

اَلْأَرِيكَةُ [el-erîket] (hemzenin fethi ve râ’nın kesri ve meddiyle) Yaranın sahîh olan eti ki cirâhati zâ΄il olduktan sonra zâhir olup üzerine deri bitmeden gayrı nesne kalmamış ola. Ve

أَرِيكَةٌ [erîket] Şol tahta dahi derler ki geline mahsûs olan ev içinde yâhûd gelin için kubbe şeklinde darb olunan çadır içinde ola. Ve eger onda taht olmaz ise ona حَجَلَةٌ [ḩacelet] derler, أَرِيكَةٌ [erîket] demezler. Ve bu kelâmdan حَجَلَةٌ [ḩacelet]te سَرِيرٌ [serîr]in ʹademi şart olmak lâzım gelmez, hattâ ki Cevherî’nin حَجَلَةٌ [ḩacelet] tefsîrinde بَيْتٌ يُزَيَّنُ بِالثِّيَابِ وَالْأَسِرَّةِ dediği kelâmıyla bu makâmda أَرِيكَةٌ [erîket] tefsîrinde zikr ettiği kelâmın beyninde tenâkuz lâzım ola, belki حَجَلَةٌ [ḩacelet]in eʹamm olması lâzım olur: فَتَدَبَّرْ أَلَّا يُرَى أَنَّهُ إِذَا قِيلَ كُلُّ ذِي رُوحٍ فِيهِ نُطْقٌ فَهُوَ إِنْسَانٌ وَإِذَا لَمْ يَكُنْ فِيهِ نُطْقٌ فَهُوَ حَيَوَانٌ لَا يَلْزَمُ اعْتِبَارَ عَدَمِ النُّطْقِ فِي مَفْهُومِ الْحَيَوَانِ مُطْلَقًا قِيلَ فِي حَوَاشِي الْكَشَّافِ مِنْ أَنَّ الْأَرِيكَةَ لَا يُقَالُ إِلَّا لِلسَّرِيرِ الَّذِي يَكُونُ فِي الْكُلَّةِ أَوْ شَيْءٌ يَكُونُ كَالْكُلَّةِ وَالْكُلَّةُ اَلشَّيْءُ الرَّقِيقُ يُخَاطُ كَالْبَيْتِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı