el-isbâl ~ اَلْإِسْبَالُ

Kamus-ı Muhit - الإسبال maddesi

اَلْإِسْبَالُ [el-isbâl] (hemzenin kesriyle) Yolun yolcusu çok olmak maʹnâsınadır ki işlek olmak taʹbîr olunur; yukâlu: أَسْبَلَتِ الطَّرِيقُ إِذَا كَثُرَتْ سَابِلَتُهَا Ve perde ve izâr makûlesini aşağı salıvermek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَسْبَلَ الْإِزَارَ إِذَا أَرْخَاهُ Ve peyderpey gözyaşını akıtmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَسْبَلَ الدَّمْعَ إِذَا أَرْسَلَهُ Ve sehâb yağmur inzâl eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَسْبَلَتِ السَّمَاءُ إِذَا أَمْطَرَتْ Ve iksâr-ı kelâm eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَسْبَلَ عَلَيْهِ إِذَا أَكْثَرَ كَلَامَهُ عَلَيْهِ Ve lâzım olur, gözyaşı ve yağmur muttasılan dökülmek maʹnâsına; yukâlu: أَسْبَلَ الدَّمْعُ وَالْمَطَرُ إِذَا هَطَلَا Ve ekin baş vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسْبَلَ الزَّرْعُ إِذَا خَرَجَ سَبُولَتُهُ

Vankulu Lugatı - الإسبال maddesi

اَلْإِسْبَالُ [el-isbâl] (hemzenin kesri ve sîn’in sükûnuyla) Ekin baş bağlamak; yukâlu: أَسْبَلَ الزَّرْعُ إِذَا خَرَجَ سُنْبُلُهُ Ve

إِسْبَالٌ [isbâl] Yağmur yâhûd göz yaşı birbiri ardınca inmeğe dahi derler; yukâlu: أَسْبَلَ الْمَطَرُ وَالدَّمْعُ إِذَا هَطَلَ Ve Ebû Zeyd eyitti: أَسْبَلَتِ السَّمَاءُ derler. Ve bundan ism سَبَلٌ [sebel] gelir ki سَبَلٌ [sebel] bulutla yer arasında olan yağmurdur, buluttan çıkıp yere vâsıl olmadan. Ve

أَسْبَالٌ [esbâl] İzârı salıvermeğe dahi derler; yukâlu: أَسْبَلَ إِزَارَهُ أَيْ أَرْخَاهُ Ve

سَبَلٌ [Sebel] ʹArabda bir muʹteber atın ismidir ki o Ġanî nâm kimsenin atı olan Aʹvec’in anasıdır. Ve Aʹvec ibtidâ Benî Âkil’in idi, sonra Benî Hilâl b. ʹÂmir’in oldu.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı