el-ervâḵ ~ اَلْأَرْوَاقُ

Kamus-ı Muhit - الأرواق maddesi

اَلْأَرْوَاقُ [el-ervâḵ] (hemzenin fethiyle) رَوْقٌ [revḵ]ın cemʹidir, perdelere denir; ve minhu yukâlu: رَمَى فُلاَنٌ بِأَرْوَاقِهِ عَلَى الدَّابَّةِ إِذَا رَكِبَهَا ve yukâlu: رَمَى بِأَرْوَاقِهِ عَنِ الدَّابَّةِ إِذَا نَزَلَ عَنْهَا ve yekûlûne أَلْقَى أَرْوَاقَهُ إِذَا عَدَا فَاشْتَدَّ عَدْوُهُ Zîrâ pek seğirtmeğe başlayan adam üstünde olan libâsları soyunup çıkarır; ve yekûlûne: أَلْقَى أَرْوَاقَهُ إِذَا أَقَامَ بِالْمَكَانِ مُطْمَئِنًّا كَأَنَّهُ ضِدٌّ Ve bu bast-ı seccâde kabîlindendir; ve yekûlûne: أَلْقَى عَلَيْكَ أَرْوَاقَهُ وَهُوَ أَنْ تُحِبَّهُ شَدِيدًا Burada mahabbet-i hâlise maʹnâsından me΄hûzdur ve ʹazm ve himmet ve fiʹal maʹnâsından dahi olur, gûyâ ki cümle-i ʹazm ü teveccüh ü kasdı ona masrûf olur; ve yukâlu: أَلْقَتِ السَّحَابَةُ أَرْوَاقَهَا أَيْ مَطَرَهَا وَوَبْلَهَا أَوْ مِيَاهَهَا الصَّافِيَةَ Pes şey΄-i sâfî maʹnâsından me΄hûz olur. Ve

أَوْرَاقُ اللَّيْلِ [evrâḵu’l-leyl] Gecenin perde şeklinde münsedil olan zulmetinden ʹibârettir. Ve

أَوْرَاقُ الْعَيْنِ [evrâḵu’l-ʹayn] Gözlerin cevânib ve etrâfına ıtlâk olunur; ve yekûlûne أَسْبَلَتِ الْعَيْنُ أَرْوَاقَهَا إِذَا سَالَتْ دُمُوعُهَا

Vankulu Lugatı - الأرواق maddesi

اَلْأَرْوَاقُ [el-ervâḵ] (hemzenin fethiyle) Cemʹi, boynuzlar maʹnâsına. Ve

رَوْقٌ [revḵ] Gecenin bir mikdârına dahi derler, طَائِفَةٌ مِنَ اللَّيْلِ maʹnâsına. Ve

رَوْقٌ [revḵ] Ev önünde olan sakfa dahi derler. Ve

إِرْوَاقٌ [ervâḵ] Haymeler maʹnâsına da gelir; yukâlu: ضَرَبَ فُلَانٌ رَوْقَهُ بِمَوْضِعِ كَذَا إِذَا نَزَلَ بِهِ وَضَرَبَ خَيْمَتَهُ Ve fi’l-hadîsi: “حِينَ ضَرَبَ الشَّيْطَانُ رَوْقَهُ وَمَدَّ أَطْنَابَهُ” Ve mahabbet makâmında أَلْقَى فُلَانٌ عَلَيْكَ أَرْوَاقَهُ وَشَرَاشِرَهُ derler hubb-ı şedîdile mahabbet etti demek mahallinde. Ve شَرَاشِرٌ [şerâşir] nefs maʹnâsınadır, nefsin hırsı ve mahabbeti ile demek olur. Ve ʹadâvet mahallinde dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: أَلْقَى أَرْوَاقَهُ إِذَا عَدَا وَاشْتَدَّ عَدْوُهُ Ebû ʹUbeyd rivâyeti üzere. Ve gâh bir makâmda ikâmet etti demek mahallinde أَلْقَى أَرْوَاقَهُ derler, إِذَا أَقَامَ بِالْمَكَانِ وَاطْمَأَنَّ بِهِ كَمَا يُقَالُ أَلْقَى عَصَاهُ Ve

أَرْوَاقٌ [ervâḵ] Yağmur maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَلْقَتِ السَّحَابَةُ أَرْوَاقَهَا أَيْ مَطَرَهَا وَوَبْلَهَا Ve وَبْلٌ [vebl] bâ-i muvahhade ile katresi iri olan yağmur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı