اَلْإِزْهَاءُ [el-izhâ΄] (hemzenin kesriyle) Bu dahi istihfâf maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَاهُ إِذَا اسْتَخَفَّهُ Ve kibr ve fahr ve taʹazzum eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَى الرَّجُلُ إِذَا تَاهَ وَتَكَبَّرَ Ve ağaç uzamak maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَى النَّخْلُ إِذَا طَالَ Ve hurmâ koruğu alacalanmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَزْهَى الْبُسْرُ إِذَا تَلَوَّنَ
اَلْإِزْهَاءُ [el-izhâ΄] (hemzenin kesri ve elifin meddiyle) Bi-maʹnâhu; lügatun fîhi; ʹalâ-rivâyeti Ebî Zeyd ve لَمْ يَعْرِفْهَا الْأَصْمَعِيُّ Ve
زَهْوٌ [zehv] Bir nesnenin nümâyişi hûb olmağa dahi derler, manzar-ı hasen maʹnâsına; yukâlu: زُهِيَ الشَّيْءُ بِعَيْنَيْكَ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ إِذَا تَعَجَّبَ مِنْ حُسْنِهِ Ve
زَهْوٌ [zehv] Koyunun memesi sarkmağa dahi derler doğurması karîb oldukta; tekûlu: زَهَتِ الشَّاةُ تَزْهُو زَهْوًا إِذَا أَضْرَعَتْ وَدَنَا وِلَادُهَا Ve
زَهْوٌ [zehv] Kibre ve fahra dahi derler; yukâlu: زُهِيَ الرَّجُلُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı