اَلْإِشْهَادُ [el-işhâd] (hemzenin kesriyle) Bir nesneyi huzûra getirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْهَدَهُ إِذَا أَحْضَرَهُ Ve kız bâliga olmakla hayz görmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْهَدَتِ الْجَارِيَةُ إِذَا حَاضَتْ وَأَدْرَكَتْ Ve bir kimseden mezî gelmek maʹnâsınadır ki mülâʹabe yâ matlûb-ı nefsi tahayyül veyâ müzâkere ve müşâhede ile telezzüzden nâşî zekerden mâ-i mukayyed gelmekten ʹibârettir; yukâlu: أَشْهَدَ الْغُلاَمُ إِذَا أَمْذَى Ve şehîd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أُشْهِدَ الرَّجُلُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا قُتِلَ فِي سَبِيلِ اللهِ
اَلْإِشْهَادُ [el-işhâd] (hemzenin kesriyle) شَاهِدٌ [şâhid] tutmak; yukâlu: أَشْهَدْتُهُ عَلَى كَذَا فَشَهِدَ عَلَيْهِ أَيْ صَارَ شَاهِدًا عَلَيْهِ Ve hâzır kılmak maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: أَشْهَدَنِي مِلَاكَهُ أَيْ أَحْضَرَنِي Ve مِلَاكٌ [milâk] mîm’in kesriyle mühimm olan nesne. Ve
إِشْهَادٌ [işhâd] Mezî zahîr olmağa dahi derler; yukâlu: أَشْهَدَ الرَّجُلُ إِذَا أَمْذَى Ve مَذْيٌ [mežy] mîm’in fethi ve žâl’ın sükûnuyla şol suya derler ki mülâʹabe hâlinde yâhûd tezekkür hâlinde lezzetle gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı