اَلْإِشْوَاءُ [el-işvâ΄] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir adama kebâblık ve biryânlık et vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْوَاهُمْ إِذَا أَعْطَاهُمْ لَحْمًا يَشْوُونَ مِنْهُ Ve tâze buğday sünbülesi ferik olup otlamağa gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْوَى الْقَمْحُ إِذَا أَفْرَكَ وَصَلَحَ أَنْ يُشْوَى Ve ölecek olmayan ʹuzva vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْوَاهُ إِذَا أَصَابَ شَوَاهُ لَا مَقْتَلَهُ Ve ekl olunan taʹâmdan bakiyye alıkomak maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْوَى الرَّجُلُ إِذَا أَبْقَى مِنْ عَشَائِهِ بَقِيَّةً Ve mâlın kemterini kesb ve iddihâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْوَى الرَّجُلُ إِذَا اقْتَنَى رُذَالَ الْمَالِ Ve bir adama biryân yedirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْوَاهُمْ إِذَا أَطْعَمَهُمْ شِوَاءً Ve hurmâ dalları sararıp kurumağa yüz tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْوَى السَّعَفُ إِذَا اصْفَرَّ لِلْيُبُوسِ
اَلْإِشْوَاءُ [el-işvâ΄] (hemzenin kesri ve elifin meddiyle) Halka biryân yedirmek; tekûlu: أَشْوَيْتُ الْقَوْمَ إِذَا أَطْعَمْتَهُمُ الشِّوَاءَ Ve
إِشْوَاءٌ [işvâ΄] Ekl olunan taʹâmdan bakiyye alıkomağa dahi derler; tekûlu: تَعَشَّى فُلَانٌ فَأَشْوَى مِنْ عَشَائِهِ أَيْ أَبْقَى مِنْهُ بَقِيَّةً Ve عَشَاءٌ [ʹaşâ΄] ʹayn’ın fethiyle akşam vakti yenen taʹâma derler. Ve
إِشْوَاءٌ [işvâ΄] Ölüm yeri olmayan yere varmağa dahi derler; yukâlu: رَمَاهُ فَأَشْوَاهُ إِذَا لَمْ يُصِبِ الْمَقْتَلَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı